Zuhal Sönmezer

Eşitlik, Adalet ve Medyanın Rolü: Pozitif Ayrımcılık Üzerine

13.08.2025 04:41
Haber Detay Image

Toplumda eşitlik söylemi kulağa basit bir ideal gibi gelir: Herkesin aynı haklara sahip olması... Ancak iletişim biliminde de sıkça vurgulandığı gibi, eşitlik ve adalet aynı şey değildir. John Rawls'un "adalet" anlayışı bize, geçmişten gelen dezavantajları gidermeden "herkese eşit hak" vermenin yeterli olmayacağını hatırlatır. Tam da bu noktada pozitif ayrımcılık devreye girer.

Eleştirel Düşünce

Kadınlara yönelik kota uygulamaları, engelli bireyler için istihdam teşvikleri, düşük gelirli öğrenciler için burs imkânları... Bunlar, toplumdaki tarihsel eşitsizlikleri telafi etmeyi amaçlar. Eleştirel Kuram'ın (Frankfurt Okulu) bakış açısıyla, bu uygulamalar yalnızca ekonomik değil; kültürel ve medyatik temsildeki güç dengesizliklerini de hedef alır. Zira, güç ilişkileri yalnızca fabrikalarda değil; televizyon ekranlarında, reklam panolarında ve sosyal medya akışlarında da üretilir.

Bu bağlamda medya, pozitif ayrımcılığın ele alındığı en kırılgan alanlardan biridir. Medya, dezavantajlı grupların temsili konusunda tarihsel bir sorumluluk taşır. Yıllarca süren yetersiz temsil ve stereotipik roller, bu grupların toplumsal algıda "öteki" olarak kodlanmasına yol açmıştır. Pozitif ayrımcılık, bu sembolik eşitsizliği kırmayı ve medyada daha adil bir görünürlük alanı yaratmayı amaçlar. Ancak bu süreçte bile dijital platformlar, sunduğu demokratik potansiyele rağmen, mevcut önyargıları ve eşitsizlikleri algoritmalar aracılığıyla yeniden üretebilmektedir.

Gündem Belirlenirken...

Gündem Belirleme Kuramı bize şunu söyler: Medya, hangi konunun önemli olduğunu belirleyerek kamuoyu algısını şekillendirir. Pozitif ayrımcılık da bu bağlamda medyada nasıl çerçevelendiğine göre toplum tarafından ya desteklenir ya da tepkiyle karşılanır. Örneğin, bir haber bülteninde kota sayesinde işe başlayan bir kadın "ilham verici bir başarı hikâyesi" olarak sunulabilirken, başka bir haberde aynı uygulama "haksız bir ayrıcalık" olarak ele alınarak toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebilir. Bu framing (çerçeveleme) oyunu, konunun kamuoyundaki kaderini belirler.

Kültürel Perspektif

Kültürel Çalışmalar perspektifi ise pozitif ayrımcılığın yalnızca yasa ve yönetmeliklerle değil, temsiller yoluyla da hayata geçirildiğini gösterir. Medyada dezavantajlı grupların yalnızca mağdur olarak değil; güçlü, üretken, kendi hayatının öznesi ve topluma katkı sağlayan bireyler olarak gösterilmesi, algıyı kökten dönüştürür. Bu durum, toplumun değerli yeteneklerden mahrum kalmasını engellerken pozitif rol modelleri yaratılmasına da katkı sağlar.

Özetle...

Pozitif ayrımcılık, kalıcı bir imtiyaz değil, toplumsal adaletin sağlanması için geçici bir araçtır. İletişim kuramlarının da işaret ettiği gibi, mesele yalnızca "hak vermek" değil; aynı zamanda bu hakkın medyada ve kamusal söylemde nasıl anlam kazandığını değiştirmektir.

Çünkü eşitlik, yalnızca hukuki metinlerde değil; en temelde zihinlerde ve medyanın ürettiği temsillerde başlar.

Yazarın Tüm Yazıları

title