Zuhal Sönmezer

Bilmek Yetmiyor, Öğrenmeliyiz: Medya Çağında Gerçek Güç

08.09.2025 16:33
Haber Detay Image

Günde binlerce haber, yüzlerce paylaşım, sayısız görsel… Dijital dünyanın akışında gözlerimizi açtığımız andan kapattığımız ana kadar bitmek bilmeyen bir bilgi seline kapılıyoruz. Sosyal medyada, haber sitelerinde, popüler platformlarda her şey sanki "bilinir" hale geliyor. Ama durup düşünelim:

Gerçekten öğreniyor muyuz, yoksa sadece ekranın bize sunduğu bilgi kırıntılarını mı tüketiyoruz?

Sosyal Medya ile Öğrenmek mi?

Instagram'da hızla kayan bir gönderi, TikTok'ta anlık bir trend, Twitter/X'te çarpıcı bir başlık… Karşımıza çıkan içeriklerin çoğu, bir anlık ilgimizi çekip sonra hızla mazideki yerini alıyor. Bir başlık okuyor, bir fotoğraf görüyor ve hemen zihnimizde o konu hakkında bir fikir oluşturup "Tamam, bunu artık biliyorum" diyoruz. Ancak bu, çoğu zaman sadece bir yüzeysel tanışıklık; gerçek öğrenme ise çok daha derin bir süreç. Bilgiyi sadece almakla kalmayıp, onu sorgulamak, kökenini ve bağlamını anlamak, doğruluğunu teyit etmekle başlıyor. İşte bu noktada, medya okuryazarlığı sadece bir beceri değil, adeta bir hayatta kalma mekanizması haline geliyor. Yapılan akademik çalışmalar da bunun altını çiziyor: Medya okuryazarlığı yüksek bireyler, yanlış bilgiyi, manipülatif içerikleri ve dezenformasyonu ayırt etmede çok daha başarılı oluyor.

Bugün, yanlış bilgi ve dezenformasyonun adeta kol gezdiği bir çağdayız. Medyanın gücü, bu atmosferde hem korkutucu bir tehdit hem de inanılmaz bir fırsat olarak karşımıza dikiliyor. Sosyal medyada yayılan bir sahte haber veya bir algı operasyonu yürüten manipülatif içerik, doğru bir analizden geçirilmeden yayıldığında, saniyeler içinde milyonlarca insanın zihnine nüfuz edebiliyor. Düşünün ki, sağlıkla ilgili doğrulanmamış bir iddia veya bir seçim sürecini etkilemeye yönelik yanıltıcı bir paylaşım, toplumun genel algısını hızla değiştirebilir, önemli kararların yanlış verilmesine neden olabilir. İşte bu yüzden, sadece "bilmek" değil, derinlemesine öğrenmek ve öğrenilenleri eleştirel bir süzgeçten geçirmek, "bilmek"ten çok daha değerli ve güçlü bir eylem hâline geliyor.

Medya Öğretici Olabilir

Medya, eğer doğru bir niyetle ve doğru araçlarla kullanılırsa, en etkili öğretmenlerimizden biri, bize yol gösteren bir rehber ve toplumsal farkındalığı körükleyen güçlü bir alan olabilir. Sadece bir haber başlığını okuyup geçmek, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek anlamına gelmiyor. O haberi kimin, hangi amaçla, hangi kaynaklarla sunduğunu sorgulamak; farklı görüşleri, farklı perspektifleri karşılaştırmak esastır. Ekranlarımızda beliren her olay, her başlık ve her görsel, aslında toplumsal bilinçlenmemiz için bize sunulmuş birer fırsattır. Ancak biz, bu bilgiyi aktif olarak öğrenmeye niyet etmezsek, bu paha biçilmez fırsatları ıskalamış oluruz.

Günümüz medyası, sadece bilgi aktaran bir araç olmanın ötesine geçerek, aslında düşünmeyi, sorgulamayı ve bilinçli bir toplumsal farkındalık üretmeyi de öğretebilir. Bunun gerçekleşmesi için, ekran karşısında pasif bir izleyici konumunda kalmak yetmez. Bilgiyi ezberleyen değil, onu işleyen, analiz eden, değerlendiren ve kendi dünyasına entegre eden aktif bir öğrenen birey olmalıyız. Çünkü bu dijital çağda, gerçek güç; sadece bilgiye sahip olmakta değil, o bilgiyi derinlemesine öğrenmekte, anlamlandırmakta ve doğru şekilde kullanmakta saklıdır.

Özetle

Hepimizin benimsediği bir gerçek var: "Bilmek yetmiyor, öğrenmeliyiz." Karşımıza çıkan her haberi, her akışta beliren her paylaşımı sadece hafızamıza kaydetmekle yetinmemeliyiz. Onun yerine, onu derinlemesine sorgulamalı, kendi bilgi birikimimizle ve diğer kaynaklarla harmanlayarak anlamlandırmalı ve içinde bulunduğumuz toplumsal bağlama yerleştirmeliyiz. Medya, bize sadece dünyayı göstermekle kalmaz; eğer biz de bu yolda ilerlemeye istekli olursak, düşünmeyi, sorgulamayı ve bilinçli, akılcı kararlar vermeyi de öğretir. Gerçek güç, işte tam da bu öğrenme eyleminde gizlidir.

Yazarın Tüm Yazıları

title