Soru:
Selam Yasemin Hanım, ben Cem. Çok hızlı sinirlenen bir yapım var ve bu durum hem iş hem de özel hayatımı olumsuz etkiliyor. Sonradan pişman olacağım şeyler söylemek istemiyorum ama kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum. Öfke yönetimi konusunda nereden başlamalıyım?
Rumuz: Hızlı Parlayan
Cevap:
Sevgili "Hızlı Parlayan" Cem,
İsmini okurken gülümsedim.
Çünkü ne güzel bir ifade bu: hızlı parlayan.
İçinde hem kuvvet var, hem potansiyel, hem de bir uyarı gizli.
Tıpkı kibritin ucu gibi…
Bir çakarsın, aniden aydınlanır, ısıtır.
Ama o kontrolsüz ısı, bazen yakar.
Önce seni, sonra en yakındakini...
Öfke, insan olmanın bir parçası.
Yani kızmak, sinirlenmek, hatta bazen öfkeyle dolmak doğaldır.
Ama mesele şu:
Bu öfkeyi nasıl karşıladığımız, nereden doğduğunu anlayıp anlayamadığımız.
Ve en önemlisi: ne yaptığımız.
Senin sorduğun soru çok kıymetli.
Çünkü sen "öfkeyi bastırmak" değil, anlamayı ve dönüştürmeyi seçiyorsun aslında bu sorunla.
İşte tam da burada, birlikte birkaç durakta durmamız gerekiyor.
1. Öfke bir ilk duygu değil, bir sonuçtur.
Hızlı parlayan bir öfkenin altında çoğu zaman başka duygular yatar:
Yorgunluk, değersizlik, sevilmeme, baskı, anlaşılmama, çaresizlik…
Yani öfke, genellikle kalbin içinden gelen bir "yardım çağrısıdır."
Ama o çağrı, yüksek sesle geldiği için; ne demek istediğini duymak zorlaşır.
Bu yüzden ilk adım şudur:
Bir dahaki sefere sinirlendiğinde, kendine hemen şu soruyu sor:
"Şu an aslında hangi duygum tetiklendi?"
Belki bir sınırına basıldı.
Belki görmezden gelinmiş hissettin.
Belki sadece duygusal olarak doluydun ve o an taştın.
Bu sorular, öfkenin sebebini yani buzdağının altını görmeni sağlar.
2. Tepki değil, temas kur.
Öfke anında ilk tepki genelde koruma güdüsünden gelir:
Ya ses yükselir, ya söz kesilir, ya kapılar kapanır.
Ama çoğu zaman, bağırarak aslında "beni duy" demek isteriz.
Ve ne kadar bağırırsak, o kadar uzaklaşırız.
Bu yüzden sana bir teknik önermek istiyorum:
Dur – Nefes Al – Gözlemle – Tepki Ver
– Dur: O an birkaç saniyeliğine bile olsa dur.
– Nefes Al: Derin bir nefesle sistemine sinyal gönder.
– Gözlemle: Karşındakine değil, içine bak.
– Sonra tepki ver. Ama bu sefer seçerek.
İlk birkaç denemede zorlanırsın. Ama bu bir kas gibidir.
Ne kadar uygularsan, o kadar güçlenir.
3. Öfke bir sınır koruyucusudur, ama onunla iletişimi öğrenmelisin.
Bazen insanlar öfkesini tamamen bastırmak ister.
Oysa bu doğru değil.
Öfkeyi bastırmak, seni içten içe patlatır.
Ama onunla konuşmayı öğrenmek, seni özgürleştirir.
Bu noktada küçük bir egzersiz öneriyorum:
Bir hafta boyunca öfkelendiğin anları yaz.
Kime, neye, neden?
Ve sonra altına şu soruyu ekle:
"Bu durum bana ne hissettirdi?"
Zamanla fark edeceksin…
Sen sadece sinirlenmiyorsun.
Aslında çoğu zaman değer görmek, duyulmak ve anlaşılmak istiyorsun.
Ve ne zaman ki kendini gerçekten duyarsın, başkalarının seni tetiklemesi giderek azalır.
4. Destek istemek güçsüzlük değil, farkındalıktır.
Bazı duygular çocukluktan gelir.
Öfke de öyledir.
Belki büyürken duyguların bastırıldı.
Belki sinirlendiğinde "Sen ne biliyorsun ki?" dendi.
Belki o zamanlar haklı öfken bile suçlandı.
Bu yüzden bugün içindeki o çocuk, her bastırıldığında bağırıyor.
Eğer öfken seni çok zorluyorsa bunun için bir psikolog ya da koç desteği almak asla zayıflık değildir.
Aksine bu, çok derin bir kendine sahip çıkma biçimidir.
5. Ve son olarak: affet kendini.
Geçmişte söylediklerin, kırdıkların, kırıldıkların olabilir.
Ama insan öğrenir.
Ve sen zaten öğrenmeye açık bir yerden yazmışsın bu soruyu.
Bu bile başlı başına bir iyileşme adımıdır.
Sevgili Hızlı Parlayan,
Senin ışığın güçlü.
Ama o ışığın sıcak kalması için yönünü bilmesi gerek.
Yani hem parlamak hem de yakmamak mümkün.
Unutma:
Duygularını yönetmek, onları bastırmak değil…
Onlara yön vermektir.
Ve sen bu soruyla o yola çoktan adım attın bile.
Kalbini, sesini, yolunu tanımaya devam et.
Kendine sabırla, şefkatle yaklaş.
Zamanla sadece öfkeni değil, kendini de daha çok seveceksin.
Sevgilerimle,
Farkında ol, farklı ol.
Yasemin Gazanker
www.yasemingazanker.com