Tuğçe Şen

Karadağ Gezilecek Yerler: Adriyatik’in Mücevherine Yolculuk

30.07.2025 12:55
Haber Detay Image

Evet sevgili Bakmadan Gezme ailesi, bugün durağımız: Karadağ! Burası, Balkanlar'ın en gizli kalmış hazinelerinden biri. Haritaya baktığında belki gözünden bile kaçacak kadar küçük, ama içine adım attığında koca bir hikayeyle karşılaşıyorsun. Adriyatik Denizi'nin kıyısında, sıradağların gölgesinde uzanan bu ülke; masalsı şehirleri, tarihi kaleleri, nefes kesen doğası ve ruhu dinlendiren sahil kasabalarıyla tam anlamıyla "yavaşla ve tadını çıkar" diyen bir yer.

Turistik karmaşadan uzak, ama keşfetmeye doyamayacağın kadar zengin. Bir bakmışsın, sabah gözlerini yemyeşil ormanlarla çevrili bir göl kenarında açmışsın; öğlen kendini berrak sulara bırakmışsın; akşam ise Orta Çağ'dan kalma taş sokaklarda kayboluyorsun. Burası öyle bir yer ki, deniz-kum-güneş üçlüsünün yanına tarihin izlerini ve doğanın huzurunu ekliyor.

Haydi şimdi, sırt çantamızı hazırlayalım, telefonumuzu uçak moduna alalım ve Karadağ'ın taş sokaklarına, dağ yollarına ve sahil kasabalarına doğru yola çıkalım. Bu yolculuk, sadece yeni yerler değil, yepyeni hisler de getirecek... Başlıyoruz!

1. Kotor – Zamanın Durduğu Şehir

Kotor, Karadağ'ın belki de en büyüleyici duraklarından biri; öyle ki adımını attığın anda seni adeta zaman tüneline sokuyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki bu Orta Çağ kasabası, devasa surlarıyla çevrelenmiş, içi ise kıvrıla kıvrıla giden taş sokaklar, gotik pencereli taş evler, tarihi kiliseler ve rengarenk çiçeklerle süslenmiş küçük meydanlarla dolu. Şehir öyle kompakt ki birkaç saatte dolaşabiliyorsun ama her köşe öyle detaylı ve karakter dolu ki, bir sokakta saatlerce oyalanman mümkün.

San Giovanni Kalesi – 1355 Basamaklık Bir Serüven

Kotor'un en ikonik deneyimlerinden biri, San Giovanni (St. John) Kalesi'ne çıkmak. Evet, tam 1355 basamak var ve evet, biraz ter döküyorsun. Ama yukarı vardığında gördüğün manzara… işte o manzara her adıma değiyor! Altında kıvrılan Kotor Körfezi, kırmızı kiremitli çatılar, surlarla çevrili şehir ve Adriyatik'in mavi tonları birleşince adeta kartpostal gibi bir görüntü oluşuyor. Özellikle sabah erken saatlerde ya da gün batımında çıkmanı tavsiye ederim; hem kalabalık olmuyor hem de ışık harika.

Stari Grad (Old Town) – Tarihin İçinde Kaybol

Kotor'un kalbi olan Stari Grad yani Old Town, surların içinde kalan tarihi şehir merkezi. Burası düzensiz gibi görünen ama aslında bilinçli tasarlanmış dar sokaklarla dolu, zamanında korsanlardan korunmak için böyle yapılmış. Sokaklarda yürürken minik meydanlar, kiliseler, çan kuleleri ve taş binalar karşına çıkıyor. Her köşe başında tarih fışkırıyor. Kafeler küçük ama samimi, özellikle sabah saatlerinde kahveni alıp sessiz sokaklarda dolaşmak tarifsiz.

Kedi Müzesi – Şehrin Gizli Maskotları

Kotor'un en sevimli sürprizlerinden biri: Kedi Müzesi! Şehirde her yerde kedilere rastlayabilirsin. Kapı önlerinde, duvar üstlerinde, kafelerin sandalyelerinde keyif yapan bu minik dostlar Kotor'un simgesi haline gelmiş. Kedi Müzesi ise bu sevgiye adanmış eğlenceli ve ilginç bir durak. İçeride dünyanın dört bir yanından gelen kedi temalı posterler, kartpostallar, minyatürler var. Kedi seven biriysen mutlaka uğra!

Dondurma Eşliğinde Taş Sokaklar

Kotor gündüzleri turistlerle canlı ama geceleri bambaşka bir atmosfere bürünüyor. Sokaklar sakinleşiyor, kafeler loş ışıklarıyla daha romantik bir hal alıyor. Elinde bir dondurma (özellikle yerel meyveli olanları denemelisin!), taş sokaklarda sessizce yürümek, hafif bir müzik eşliğinde ara sokaklara dalmak… Resmen zihnini sıfırlayan bir akşam yürüyüşü. Terapi gibi.

Kotor, özellikle yaz aylarında cruise gemilerinin uğrak noktası oluyor. Kalabalıktan kaçmak için sabah erken saatlerde ya da akşam üstü saatlerinde keşfe çıkmak en iyisi. Ayrıca bir gün değil, en az iki gün ayırmanı öneririm. Birini gezmeye, diğerini hissetmeye…

2. Budva – Karadağ'ın Eğlence Başkenti

Kotor'un huzurundan sonra biraz hareket, biraz müzik, biraz da sahil partisi istiyorsan Budva tam sana göre! Karadağ'ın sahil şeridindeki en popüler tatil noktası. Adeta ülkenin "Bodrum"u. Gündüzleri berrak denizi ve uzun plajlarıyla deniz-kum-güneş üçlüsünü yaşatırken, geceleri barlar, kulüpler, sokak performansları ve hareketli caddeleriyle bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Ama Budva sadece eğlenceden ibaret değil; tarihi ve doğal güzellikleriyle de seni şaşırtacak.

Old Town Budva – Taş Sokaklar ve Tarihi Doku

Budva'nın surlarla çevrili eski şehir bölgesi (Stari Grad), kıyıya nazır masalsı bir yer. Daracık taş sokaklarda yürürken her adımda tarihi dokuyu hissediyorsun. Küçük butik dükkanlar, taş binalar, kafeler ve yer yer ortaya çıkan begonvillerle dolu bir atmosfer var. Geceleri sokak lambalarının loş ışığıyla bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Ayrıca sahil boyunca yürüdüğünde, surların dışından Adriyatik Denizi'nin sonsuzluğuna karşı yürümek tarifsiz bir his.Instagram meraklılarına kısa bir not: Buranın her köşesi fotoğraflık!

Mogren Plajı – Şehrin İçindeki Cennet

Old Town'ın hemen birkaç dakikalık yürüyüş mesafesinde, kayalıkların arkasına gizlenmiş iki plajdan oluşan Mogren Plajı, Budva'nın en sevilen deniz duraklarından biri. Berrak, cam gibi bir suyu var. Denize doğru uzanan küçük kayalıklar arasında yüzmek çok keyifli. Plajın arkası yemyeşil dağlarla çevrili olduğu için manzara da epey etkileyici. Sadece sana küçük bir önerim olacak: Plaj taşlık, yanına deniz ayakkabısı alman iyi olabilir. Romantik çiftlerimiz içinse akşam saatlerinde buradan gün batımı izlemek harika bir aktivite önerisi. Ayrıca, Dans Eden Kız Heykeli (Statua Ballerina), Mogren Plajı'na giderken kayalıkların üzerinde poz veren bronz bir heykel. Budva'nın simgesi haline gelmiş bu heykel, mutlaka fotoğraflanmalı.

Top Hill Club – Gecenin Nabzı Burada Atıyor

Budva'daki gece hayatının zirve noktası: Top Hill Club. Şehir merkezinden biraz tepede yer alıyor ama bu yükseklik sayesinde hem ferah hem de nefes kesen bir manzaraya sahip. Avrupa'nın en büyük açık hava gece kulüplerinden biri olarak biliniyor ve özellikle yaz aylarında DJ performansları, konserler ve büyük partiler düzenleniyor. 5.000 kişi kapasitesi var ama yine de bazı geceler tıklım tıklım doluyor! Müzik elektronik ağırlıklı ama farklı gecelerde farklı temalar oluyor. Biletli girişler var, bazı geceler önceden rezervasyon yapmak gerekebilir.Bunu gitmeden önce araştırmanız gerekiyor.

3. Sveti Stefan – Bir Masal Adası

Sveti Stefan, Karadağ sahil şeridinin en ikonik manzaralarından biri. Hani bazı yerler vardır ya; oraya gitmeden önce yüzlerce kez fotoğrafını görürsün ve "acaba gerçekte de bu kadar güzel mi?" diye düşünürsün… İşte Sveti Stefan tam da o yerama merak etme, gerçekte daha da güzel. Minicik bir adanın üzerinde yer alan bu taş yapılar topluluğu, aslında şu anda sadece konaklayan misafirlere açık ultra lüks bir otel kompleksi (Aman Sveti Stefan Hotel). Ancak dışarıdan görmek, fotoğrafını çekmek ve çevresinde vakit geçirmek bile yeterince büyüleyici. Eğer tam "o meşhur açıdan" fotoğraf çekmek istiyorsan, rotanı Aman Sveti Stefan Hotel'in karşısındaki tepeye çevir. Otelin hemen üst tarafına çıkan kısa ama hafif yokuşlu bir yürüyüş yolu var. Gün batımına yakın bir saatte gidersen, ada tam altın ışıkların içine gömülüyor. Fotoğraf meraklıları için adeta bir görsel şölen.

Adanın kendisi 15. yüzyıldan kalma bir balıkçı köyüymüş. Zamanla restore edilerek günümüzdeki otel kompleksine dönüştürülmüş. Turuncu kiremitli çatılar, taş evler ve hepsini saran masmavi deniz… Hele bir de güneş batarken üzerlerine pembe-turuncu bir ışık düşüyor, işte o an aklın kalıyor. Ada, ince bir kara şeridiyle ana karaya bağlanıyor, bu ince yolun iki tarafında da harika plajlar uzanıyor.

Sveti Stefan'ın kara bağlantısının her iki yanında iki ayrı plaj yer alıyor:

Sağ taraf (güney): Bu plaj halka açık. Kendi havlunu getirip ücretsiz takılabilirsin, ya da şezlong ve şemsiye kiralayarak konforlu bir gün geçirebilirsin.

Sol taraf (kuzey): Burası Aman oteline ait özel bir plaj. Giriş ücretli ve sadece otel misafirlerine veya belirli bir ücret karşılığı gelenlere açık. Lüks, sakinlik ve servis arıyorsan değerlendirilebilir.

Suyun rengi ise neredeyse Maldivler kadar turkuaz. Hafif çakıllı bir yapısı var ama çok temiz ve berrak.

4. Perast – Sessizlik ve Zarafet

Perast, Karadağ Körfezi'nin en zarif ve huzurlu köylerinden biri; kalabalıklardan, gürültüden uzak, adeta zamanı yavaşlatan bir sahil kasabası. Taş evleri, zarif barok mimarisi ve sessiz sokaklarıyla romantik bir film setini andırıyor. Sabah saatlerinde, deniz kenarındaki küçük kafelerden birine oturup kahveni yudumlarken sadece dalga seslerini duymak bile zihnini boşaltıyor. Kasabanın karşısında yer alan ve tekneyle 10 dakikada ulaşılabilen Our Lady of the Rocks adası ise Perast'ın en büyülü noktası. Efsanelerle çevrili bu yapay adada küçük ama etkileyici bir kilise ve minik bir müze bulunuyor. Özellikle gün batımında adaya bakan manzara nefes kesici. Perast, büyük planlar yapmadan, sadece varlığını hissetmek için bile gidilesi bir yer.

5. Durmitor Milli Parkı – Doğa Tutkunlarına

Eğer "deniz değil dağ, kum değil orman" diyorsan, rotanı Karadağ'ın kuzeyine, Durmitor Milli Parkı'na çevir. Burası ülkenin doğayla baş başa kalabileceğin en etkileyici alanlarından biri. Yemyeşil ormanlar, tertemiz hava, göller, zirveler ve sonsuz gibi görünen yürüyüş rotalarıyla adeta bir açık hava cenneti. Parkın kalbinde yer alan Black Lake (Crno Jezero), çam ağaçlarıyla çevrili, sabah saatlerinde adeta cam gibi yansıyan, sessizliğin sesini duyabileceğin büyüleyici bir göl. Göl etrafında yürüyüş yapabilir, banklarda kitap okuyabilir ya da sadece manzaranın tadını çıkarabilirsin. Daha fazla adrenalin arıyorsan Tara Kanyonu seni bekliyor: Avrupa'nın en derin, dünyanın ikinci en derin kanyonu olan bu doğa harikasında zipline yapabilir ya da buz gibi sularda raftingle sınırlarını zorlayabilirsin. Durmitor, doğayla baş başa kalmak, içini temiz havayla doldurmak ve birkaç gün dijital detoks yapmak isteyenler için birebir.

6. Ulcinj – Karadağ'ın Güney Ucu

Karadağ'ın güney ucunda, Arnavutluk sınırına yakın konumdaki Ulcinj, ülkenin en farklı ruhuna sahip kasabalarından biri. Burası, Balkan dokusunun daha çok hissedildiği; mutfağıyla, müziğiyle, insanlarıyla daha sıcak, daha yerel bir atmosfere sahip. Şehirde Müslüman Arnavut nüfus yoğun olduğu için cami minareleriyle kilise çanlarının bir arada olduğu o güzel kültürel çeşitliliği hissediyorsun. Ulcinj'in en ünlü yeri kuşkusuz Velika Plaza, yani Uzun Plaj. Tam 13 kilometre boyunca uzanan altın renkli, geniş kum sahil; yüzmek, güneşlenmek, yürüyüş yapmak ya da sadece kite surf yapanları izlemek için ideal. Özellikle rüzgarlı günlerde gökyüzünde uçuşan rengarenk yelkenler görsel bir şölen yaratıyor. Şehir merkezinde yer alan Ulcinj Kalesi ise denize nazır taş sokaklarıyla geçmişe kısa bir yolculuk gibi. Kalede gezerken küçük butik oteller, restoranlar ve bohem havalı sanat galerileriyle karşılaşman mümkün. Gündüzleri deniz, akşamları ise eski şehir sokaklarında yürüyüş derken Ulcinj sana hem Karadağ'ın güneşli yüzünü hem de Balkanlar'ın samimiyetini aynı anda sunuyor.

7. Tivat – Sakinlik ve Lüks Bir Arada

Tivat, Karadağ'ın daha modern ve şık yüzünü görmek isteyenler için ideal bir durak. Diğer kıyı şehirlerine göre daha az tarihi doku barındırsa da, tertemiz sokakları, palmiye ağaçlarıyla süslenmiş yürüyüş yolları ve lüks atmosferiyle dikkat çekiyor. Özellikle son yıllarda yapılan yatırımlarla birlikte, burası "Karadağ'ın Saint-Tropez'si" olarak anılmaya başladı. Şehrin kalbinde yer alan Porto Montenegro, ultra lüks yatların demirlediği bir marina kompleksi. Sahil boyunca uzanan şık restoranlar, tasarım butikler ve rooftop barlarla dolu. Burada yürürken Gucci gözlüklerin olmasa bile kendini kısa süreliğine milyoner gibi hissediyorsun! Akşamüstü bir kadeh yerel şarapla marinaya karşı oturmak Tivat'ta yapılacak en keyifli şeylerden biri olabilir. Eğer bu ışıltılı havadan biraz uzaklaşıp daha yerel bir deneyim yaşamak istersen, Tivat merkezine sadece birkaç dakika uzaklıktaki Donja Lastva seni bekliyor. Bu küçük sahil kasabası, sessizliği, taş evleri ve salaş balık restoranlarıyla daha sade ama çok daha samimi bir atmosfer sunuyor. Kısacası Tivat; bir yanda şıklık ve lüks, diğer yanda ise sakinlik ve yerel tatlarla dolu keyifli bir kontrast sunuyor.

Karadağ'da Yenilecek Yemekler – Balkan Mutfağının Lezzetli Yüzü

Karadağ mutfağı, Balkanlar'ın kalbinden Adriyatik'in sahiline uzanan bir lezzet yolculuğu gibi. Bir yanda et ağırlıklı Balkan tarifleri, diğer yanda deniz mahsulleriyle dolu sahil sofraları… Her bölge kendine özgü tatlar sunuyor. Üstelik porsiyonlar oldukça cömert, fiyatlar ise Avrupa ortalamasına göre gayet uygun. İşte Karadağ'da mutlaka tatmanız gereken bazı yerel lezzetler:

Cevapi (Çevapi)

Balkan mutfağının baş tacı! Izgarada pişirilen mini köfte şeklindeki dana ya da kuzu etinden yapılan çevapiler, genellikle ince pide (lepinja), doğranmış soğan ve yoğurtla servis ediliyor. Hem pratik, hem doyurucu, hem de lezzetli. Özellikle iç bölgelere gittikçe daha sık karşına çıkar.

Kajmak & Pršuta

Kajmak, bizim kaymağa benziyor ama daha tuzlu ve yoğun. Pršuta ise Karadağ usulü kuru et, özellikle Njeguši köyünde yapılanı meşhur. İkisi birlikte servis edildiğinde, yanında biraz ekmek ve zeytinle küçük bir şölen gibi oluyor. Aperatif olarak mutlaka denemelisin.

Deniz Mahsullü Makarna & Izgara Kalamar

Sahil şeridinde, özellikle Budva, Kotor ve Ulcinj gibi yerlerde menüler deniz ürünleriyle dolu. Midye, kalamar, ahtapot ve karidesin envai çeşidini makarna, risotto ya da ızgara olarak bulabilirsin. Taptaze, hafif ve lezzetli. Yanına bir kadeh yerel beyaz şarap önerilir!

Sarma & Musaka

Karadağ mutfağında Türk mutfağından izler görmek mümkün. Asma yaprağında ya da lahana ile sarılan sarma, etli patatesli musaka, ev yapımı yoğurtla birleşince sanki annenin sofrasındaymışsın gibi hissettirebilir. Özellikle küçük kasaba restoranlarında ev yapımı versiyonları efsane oluyor.

Kacamak

Mısır unu, patates ve kajmakla yapılan geleneksel bir Karadağ yemeği. Yoğun ve tok tutan bir lezzet. Daha çok dağlık bölgelerde, özellikle Durmitor çevresindeki yerel restoranlarda bulabilirsin. Soğuk bir günde yumuşacık bir konfor yemeği!

Yerel Şaraplar & Nikšicko Bira

Karadağ'da şarap üretimi oldukça köklü. Özellikle Vranac üzümünden yapılan kırmızı şarapları denenmeli. Beyaz şaraplar da hafif ve meyvemsi. Bir de Nikšicko adında yerel bir bira markası var, neredeyse her restoran ve barda bulabilirsin, ferahlatıcı ve hafif.

Tatlılar – Palaçinka & Priganice

Palaçinka, Balkan usulü krep – çikolatalı, reçelli, meyveli versiyonlarıyla her yaştan gezginin favorisi. Priganice ise minik kızarmış hamur topları, üzerine pudra şekeri ya da bal dökülerek servis ediliyor. Kahveyle birlikte tam bir mola atıştırmalığı.

Son Olarak;

Karadağ, hem kültürel hem doğal zenginlikleriyle minik ama dopdolu bir ülke. Her köşesinde başka bir hikaye, her manzarasında başka bir huzur saklı. İster bir haftalığına Adriyatik kıyılarına kaç, ister sırt çantanı alıp dağlara tırman; Karadağ sana her haliyle unutulmaz anılar, yepyeni hisler ve bolca ilham bırakacak. Sessizliğe karışan dalga seslerini, taş sokaklardaki gün batımlarını, tabaklara sığmayan lezzetleri ve gülümseyen insanları uzun süre unutamayacaksın. Bakmadan Gezme sizi gezdirmeye devam edecek! Bir sonraki rotada buluşana kadar şimdiden iyi yolculuklar!

Yazarın Tüm Yazıları

title