Güvenin artık bir kişiye, kuruma ya da devlete değil, sisteme teslim edildiği bir çağdayız. Matematiğe, kriptografiye, açık koda güveniyoruz.
Kriptografi aslında yüzyıllardır kullanılan bir şifreleme sanatı. Ama bunu sadece sayı ve harflerden ibaret olarak düşünmeyin.
İnsanlar mektuplarını, günlüklerini bile bu yöntemle korumuş. Hatta "kuş dili" bile bir çeşit kriptografidir.
Çağ değiştikçe, bu şifreleme yöntemleri de gelişti. Ve sonunda kırılamaz, çözülemez matematiksel denklemlere dönüştü.
Bitcoin'de yapılan her işlem, kriptografik bir imzayla kaydedilir ve bir daha değiştirilemez.
Her kullanıcının kendine ait, bilgisayar tarafından otomatik olarak oluşturulan bir dijital imzası vardır, tıpkı parmak izi gibi.
Merkeziyetsizlik
Üstüne bir de sistem merkeziyetsizdir. Yani işlemler bir merkezden değil, binlerce bağımsız merkezden onay alır.
Bu merkezlerden biri saldırıya uğrasa bile sistem durmaz.? Çünkü bir saldırının başarılı olabilmesi için aynı anda binlerce bilgisayarın hacklenmesi gerekir. Aksi takdirde sistem "hata" verir ve işlem geçersiz olur.
Bitcoin'in ne patronu var, ne CEO'su, ne de bir ofisi.
Garip gelebilir ama bu sistemi çalıştıranlar biziz. Bizim bilgisayarlarımız, bizim işlemlerimiz, bizim bloklarımız.? Herkesin yaptığı işlem yan yana gelip bir zincir oluşturur. Ve her yeni işlem, bu zincire mühürlenerek eklenir.
Sistem, gerçekten de zincir gibi çalışır. Herkes bir önceki halkayı onaylar ve bir sonrakine yer açar. İşte bu yüzden adı: blockchain.
Daha teknik detaylara girmek istemiyorum. Sonuçta hepimiz yıllardır internetteyiz ama kaçımız "http" ne demek biliyor?
Kaçımız "www"nün arkasındaki protokolü gerçekten çözdü? Buna rağmen interneti kullanabiliyoruz. İşte blockchain de böyle olacak.
Bitcoin şimdiye kadar hacklenmedi. Çünkü kırılacak bir kapısı yok.
Bu da onu, dijital dünyanın en güvenilir parası haline getirdi.
Tabii bu hiç açığı olmadığı anlamına gelmiyor. 2010 yılında Bitcoin'e yapılan ilk ve tek saldırıda, bir yazılımcı sistemdeki bir açık sayesinde 184 milyar BTC bastı.
Evet, 184 milyar
Bu sayı ile ağı ele geçirmesi işten bile değildi. Ama ağdaki geliştiriciler bu hatayı fark etti ve düğmeye bastılar. "Hard fork" yöntemiyle o bloğu geçersiz sayıp sistemi geri sardılar.
Bu olaydan sonra saflar daha da sıkılaştı. Ve o günden beri Bitcoin'in ağı bir daha bozulmadı.
%51 Saldırısı
Bitcoin'in hacklenememesinin bir diğer sebebi ise %51 saldırısının neredeyse imkânsız ve anlamsız oluşu.
Teorik olarak, biri Bitcoin ağının işlem gücünün %51'ine sahip olursa, sistemi manipüle edebilir. Yani on binlerce bilgisayarı ele geçirmesi gerekir. Ama bunu başardığında bile elindeki Bitcoin'ler değersizleşir. Çünkü herkes onun saldırdığını bilir, güven biter, fiyat çöker.
Yani hem servet harcarsın, hem de elindekiler çöp olur. Resmen kendi bindiğin dalı kesersin.
Bitcoin'in bir diğer güçlü tarafı da, kodunun açık kaynaklı olması. İsteyen herkes sistemi satır satır inceleyebilir. Sistemde hiçbir işlem sansürlenemez, gizlenemez ve değiştirilemez.
Bitcoin güven değil, teknolojidir.
Bitcoin, tarih boyunca gördüğümüz en sağlam dijital sistemlerden biri. Değeri şu an sadece grafikteki yeşil-kırmızı çizgilerle ölçülse de, çok yakın gelecekte gerçek kullanım alanlarına geçeceğine ve yepyeni devrimler yaratacağına inanıyoruz.
Umarım Bitcoin'e güvenebilmeniz için yeterince done verebilmişimdir.