Sağlıklı Sofraların Kökleri
Ege mutfağı bugün "hafif ve sağlıklı" yemekleriyle tanınıyor. Zeytinyağlı sebzeler, ot yemekleri, yoğurtlu tabaklar ve serinletici şerbetler… Ancak bu kültürün kökenleri sandığımızdan çok daha derine, 14. yüzyılda Aydınoğlu Beyliği dönemine uzanıyor.
Umur Bey ve Tabiatnâme
Batı Anadolu'nun güçlü denizcilerinden Umur Bey, yalnızca askerî başarılarıyla değil, kültürel hamiliğiyle de tarihe geçti. Onun adına kaleme alınan Tabiatnâme, gıdaların faydalarını ve zararlarını anlatan bir koruyucu hekimlik kitabıydı. Ekmekten süte, sebzeden baharata kadar birçok yiyecek bu eserde sağlıklı beslenme rehberi olarak işlendi.
Ege Mutfağında Yansıyan Gelenek
Bugün sofralarımıza hâkim olan Ege mutfağı aslında bu anlayışın bir devamıdır:
Otlar ve sebzeler: Şevketibostan, semizotu, radika… Tabiatnâme'de sebzelerin sindirimi kolaylaştırıcı etkileri anlatılır.
Yoğurtlu yemekler: Yoğurt, hem doyurucu hem de şifalı kabul edilmiştir.
Şerbetler: Sirke ve bal karışımları yaz sıcaklarında serinletici ve bağışıklık güçlendirici olarak öne çıkar.
İzmir'in Adı ve İzmiroğlu Bey
Ege'nin kalbi İzmir'in adı da bu tarihi mirasla bağlantılıdır. Şehrin adı, Umur Bey'in kardeşi İzmir Bey (İzmiroğlu)'ndan gelmektedir. Yani İzmir yalnızca bir liman kenti değil, aynı zamanda Türk mutfak ve sağlık kültürünün kökleştiği bir hafıza mekânıdır.
Sonuç
Ege mutfağını yalnızca "zeytinyağlılardan" ibaret görmek eksiktir. Bu mutfak, Türklerin tarih boyunca geliştirdiği beslenme–sağlık bütünlüğünün yaşayan yansımasıdır. Tabiatnâme ve Umur Bey'in mirası bize şunu hatırlatıyor: Mutfak, sadece karnı doyurmaz; kültürü, sağlığı ve kimliği de taşır.