Okan Geçgel

Siyasette Parti Geçişleri ve Omurgasızlığın Çıkmazı

22.08.2025 22:16
Haber Detay Image

Türkiye siyasetinde artık alışıldık bir tablo var: Bir gün bir partide siyaset yapan, ertesi gün başka bir partinin saflarında yer alabiliyor. Dün sert muhalefet ettiği kadrolarla bugün yan yana gelen siyasetçileri görmek kimse için sürpriz olmuyor. Çünkü bu ülkede siyaset, ideallerden çok çıkarların, ilkelerden çok konjonktürün gölgesinde yürütülüyor.

Geçmişe baktığımızda sayısız örnek görüyoruz. İYİ Parti'den ayrılıp CHP'ye geçen belediye başkanları ve milletvekilleri var. AK Parti kökenli olup CHP'den belediye başkanı seçilenler oldu. Bir dönem farklı partilerin bayrağı altında siyaset yapanların başka bir partide kendine yeni bir yol çizmesi olağanlaştı. Yani "parti değiştirmek" Türkiye siyasetinde sıradan bir gerçek haline geldi.

Asıl mesele ise bu geçişlerin kendisi değil, partilerin bu durum karşısında sergilediği çifte standarttır. Bir siyasetçi kendi partilerine katıldığında "dürüst, halkçı, cesur" sıfatlarıyla övülüyor; demokrasi, özgürlük ve halk iradesi gibi kavramlarla süsleniyor. Ama aynı siyasetçi bir gün o partiden ayrıldığında, üstelik rakip bir partiye katıldığında, bir anda "ilkesiz, çıkarcı, davasını terk etmiş" damgası yiyor.

Bu yaklaşımın adı nettir: Tutarsızlık. Daha sert bir ifadeyle: Omurgasızlık. Dün alkışladığını bugün yuhalayan bir siyaset anlayışının halk nezdinde inandırıcılığı olabilir mi?

Siyaset kurumunun en büyük açmazı işte buradadır. Çünkü halk, aslında ideolojik farklılıklardan çok, siyasetçilerin tutarlılığına ve samimiyetine bakar. Seçmen, kendisine dürüst davranılmasını ister. Dün "iyi" dediğin birine, bugün çıkarına ters düştü diye "kötü" diyorsan, yarın hiçbir sözünün kıymeti kalmaz.

Burada temel bir soru karşımıza çıkıyor: Eğer parti değiştirmek kişisel bir tercihse –ki öyledir– bunu her iki yönde de aynı şekilde değerlendirmek gerekmez mi? Bir siyasetçi CHP'ye katıldığında alkış tutuyorsanız, CHP'den ayrıldığında da tercihini saygıyla karşılamak zorundasınız. Aynı şey AK Parti veya başka partiler için de geçerlidir. İlke dediğimiz şey, tarafına göre değişirse zaten ilke olmaktan çıkar.

Bugün siyasette gördüğümüz manzara, "Benim partime geçen dürüsttür, karşıya geçen ise dürüst değildir" anlayışıdır. Bu anlayış halkın aklıyla alay etmektir. Çünkü vatandaş çok net görüyor: Siyasetçiler koltuklarını, partiler de oylarını korumak için bu ikiyüzlü tavrı sergiliyor.

Oysa demokrasinin sağlıklı işlemesi için önce siyasetin kendini düzeltmesi gerekiyor. Eğer siyaset, günübirlik hesaplarla, ikiyüzlü tavırlarla, tarafına göre değişen söylemlerle yürütülürse, toplumda güven erozyonu kaçınılmazdır. Bugün siyasete olan güvensizliğin temelinde tam da bu var.

Sonuçta mesele şudur: Partiler değişebilir, siyasetçiler tercihlerini değiştirebilir. Ama değişmemesi gereken şeyler vardır: Omurga, tutarlılık, samimiyet. Halkın siyasetten en çok beklediği şey de budur. Çünkü ilkesizliğin, çifte standardın ve omurgasızlığın olduğu yerde gerçek demokrasi filizlenmez.

Yazarın Tüm Yazıları

title