CHP eski yöneticilerinden ve milletvekillerinden Mehmet Sevigen, partisinin içine düştüğü çıkmazı görmezden gelmedi. Sevigen'in sözleri, sadece bir serzeniş değil; aynı zamanda bir çığlıktı. Uzun yıllardır siyaseti hoşgörüsü, uzlaşmacı kimliği ve demokratik tavrıyla sürdüren Sevigen, CHP'nin bugün geldiği noktada yaşanan tabloya isyan etti.
"Parti Dallasa dönmüş, at izi it izine karışmış" ifadesi, aslında yaşananları tek başına özetliyor. CHP, bir yanda siyaseti halk için yapması gerekenlerin unutulduğu, diğer yanda kişisel hesapların öne çıktığı bir arena haline geldi. Siyaset, Sevigen'in de altını çizdiği gibi, zenginleşme yeri değildir. Ne yazık ki CHP içindeki bazı isimler, partiyi kendi şahsi ikballeri için kullanıyor.
Ben yıllardır gazeteciyim. Sayın Sevigen'in partideki etkin dönemlerini de, bakanlık yaptığı yılları da hatırlıyorum. O dönemlerde CHP'nin yöneticileri ve siyasetçileri, tıpkı Genel Başkan Özgür Özel gibi, Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır gibi isimler, asla ağızlarını bozmaz, hakaretvari bir dil kullanmazlardı. Eleştirileri sert ama yapıcı olurdu. Üslupları seviyeliydi, dertleri ise kişisel çıkar değil, yalnızca Türkiye idi.
Bugün geldiğimiz noktada ise tablo tam tersine dönmüş durumda. Mevcut CHP yöneticilerinin birçoğu, Türkiye'yi dert edinmeyi bırakmış; koltuk, makam, rant ve kişisel menfaatler peşine düşmüşler. Bu, sıradan bir gözlem değil; halkın gözünün önünde yaşanan, net bir şekilde görülen bir gerçekliktir. Parti içindeki hesaplaşmalar, çıkar kavgaları ve klikleşmeler, CHP'yi "halkın partisi" olmaktan uzaklaştırıyor.
CHP'nin söylemleri de artık samimiyetini kaybetmiş durumda. Bir gün sert muhalefet yapan yöneticiler, ertesi gün iktidarın gündemine eklemlenen açıklamalar yapıyor. Bir gün demokrasi ve özgürlük vurgusu yapanlar, ertesi gün parti içindeki farklı sesleri bastırmaya çalışıyor. Bu tutarsızlık, halkın gözünde güven kaybına yol açıyor.
Mehmet Sevigen ise bu eleştirileri yaparken asla şahsi bir menfaat gütmüyor. Tam aksine, CHP'nin kurumsal yapısını korumak için bu sözleri dile getirdiğini özellikle vurguluyor. Hatta bugün soyadı "Sevigen" olan tek bir kişinin bile belediyelerde görev almadığını hatırlatıyor. Sevigen'in bu sözleri, CHP içinde "akrabacılık" ve "yakınını kayırma" eleştirilerinin boşuna olmadığını gösteriyor.
Örneğin, Sevigen özellikle CHP'li Bülent Tezcan'ın oğlu, kızı, gelini ve akrabalarının Kuşadası Belediyesi başta olmak üzere pek çok yerde görev almasını sert bir dille eleştiriyor ve "Bunu Bülent Tezcan'a yakıştıramadım" diyor. Bu tür yaklaşımların, partinin hem kurumsal kimliğine hem de halktaki güvenilirliğine zarar verdiğini açıkça dile getiriyor.
Sevigen'in çıkışı, aslında buzdağının görünen kısmıdır. CHP'nin tabanında büyük bir rahatsızlık, büyük bir kırılma vardır. Çünkü halk, menfaat ilişkilerini, nepotizmi, kayırmacılığı görüyor ve tepkisini sandıkta göstermek üzere sabrediyor.
CHP'nin önünde tarihi bir yol ayrımı vardır:
Ya yeniden halkın partisi olacak, dürüstlük ve şeffaflığı esas alacak…
Ya da kişisel çıkarların ve akraba düzeninin kurbanı olup tarihe yenik düşecek.
Mehmet Sevigen'in söylediği gibi, bugün de yarın da CHP'nin kurumsal yapısını korumak adına eleştirilerini sürdürecektir. Çünkü CHP, bu ülkenin geleceği için çok değerlidir; ama değerini yitirmesi, yanlış kişilerin elinde ziyan olması işten bile değildir.
Ve son söz: CHP, eğer bu uyarılara kulak vermezse, gerçekten de "Parti Dallasa dönmüş, at izi it izine karışmış" bir kaosun içinde kaybolup gidecektir.