Nevşehir Valisi Ali Fidan son günlerde maksatlı bir karalama kampanyasının odağına oturtulmuş durumda. Özellikle, koruma polisi Mustafa Gökhan Asrak'ın İl Sosyal Etüt ve Proje Müdür Vekili olarak görevlendirilmesi üzerinden yürütülen linç girişimi, aslında çok daha geniş bir siyasi hesaplaşmanın parçası.
Vali Ali Fidan sıradan bir bürokrat değil. 2016 yılında Düzce Valisi iken, dönemin Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın talebi, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ın onayı ile Bakanlık Müsteşarlığı görevine getirilen ve "ilk sivil orgeneral" olarak anılan bir isim. Yani kariyeri, liyakati ve devlet tecrübesi tartışma götürmez. Ancak, özellikle eski Milli Savunma Bakanı ve Kayseri Milletvekili Hulusi Akar'ın Nevşehir ziyaretleriyle başlayan süreçte, Vali Fidan'ı hedef alan bir kampanya devreye sokuldu. Bu kampanyanın amacı belli: devletin tecrübeli bir valisini yıpratmak, itibarsızlaştırmak ve üzerinden siyasi rant devşirmek.
Oysa meselenin özüne baktığımızda ortada hiçbir usulsüzlük yok. Valilerin, devlet memurlarını farklı görevlere atama ve geçici görevlendirme yetkisi vardır. Bu yetki sadece Nevşehir'de değil, Türkiye'nin dört bir yanında yıllardır uygulanıyor. Bugün birçok kayyum belediyesinde özel kalem müdürlüğü görevini valiler tarafından görevlendirilen polis memurları yürütüyor. Kimse de bundan şikâyetçi olmuyor. Çünkü bu, devlet teamüllerine uygun, son derece olağan bir uygulamadır.
Peki, muhalif medya neden bu kadar büyük bir gürültü koparıyor? Çünkü amaç, Ali Fidan'ı görevinden bağımsız bir şekilde tartışmaya açmak, kamuoyunda şüphe uyandırmak ve algı yönetimi yapmaktır. İşin en çarpıcı tarafı ise şu: Bugün CHP'li belediyelerde yapılan kadrolaşmalar, danışmanlık atamaları, liyakatsiz görevlendirmeler söz konusu olduğunda aynı medya derin bir sessizliğe bürünüyor.
Gençlik kollarında görev alanların, partili isimlerin, ana kademede yer alan yöneticilerin nasıl müdür, danışman veya daire başkanı yapıldığını, belediyelerden nasıl astronomik maaşlar alındığını görmezden geliyorlar. Hangi CHP belediyesini açsak, liyakat yerine siyasi sadakat üzerinden yapılan atamaların, usulsüzlüklerin ve kayırmacılığın örnekleriyle karşılaşıyoruz. Fakat nedense bunlar haber değeri taşımıyor. Çünkü "muhalif medya" denilen kesim, basın ahlakını ve tarafsız haberciliği çoktan rafa kaldırmış, sadece kendi siyasi gündeminin borazanlığını yapmayı tercih etmiş durumda.
Basın, milletin sesidir. Milletin vicdanı olmalıdır. Ama bugün karşımızda gördüğümüz şey, ne yazık ki basın değil; siyasetin kirli hesaplarının aparatı haline gelmiş bir propaganda mekanizmasıdır. Vali Ali Fidan'a yönelik bu linç girişimi de bunun en güncel örneğidir.
Şunu açıkça ifade etmek gerekir: Ortada bir yolsuzluk, usulsüzlük ya da kanunsuzluk yoktur. Sadece valinin yetkisi dâhilinde yapılmış sıradan bir görevlendirme vardır. Hal böyleyken, sırf siyasi hesaplar uğruna bir devlet valisine saldırmak ne vicdana, ne ahlaka, ne de basın etiğine sığar.
Hulusi Akar'ın isminin sürece dahil edilerek bu kampanyanın büyütülmeye çalışılması ise işin bir başka boyutudur. Bir devlet büyüğünün ziyareti üzerinden bile komplo teorileri üreten anlayış, aslında kendi siyasi tükenmişliğini gizlemek için bu tarz ucuz oyunlara başvurmaktadır.
Gerçek şu ki; Ali Fidan'ın itibarı, bu tür yıpratma girişimleriyle zedelenemez. Çünkü kamuoyunun gözünde kimin görevini hakkıyla yaptığını, kimin de masa başında algı operasyonlarıyla uğraştığını millet çok iyi biliyor.
Nevşehir halkı da, Türkiye kamuoyu da şunu gayet net görüyor: Bu mesele bir görevlendirme meselesi değil, bir karalama operasyonudur. Ancak unutulmasın, hakikat güneş gibidir; balçıkla sıvanmaz.