Okan Geçgel

Gazze’de bitmeyen zulüm: İsrail’in insanlık suçları ve sessiz kalan dünya

08.09.2025 00:06
Haber Detay Image

Dünya tarihinin en karanlık sayfalarına her gün yeni bir utanç ekleniyor. İsrail, Gazze'de sistematik bir şekilde yürüttüğü işgal ve katliam politikasıyla sadece Filistin halkını değil, insanlığın vicdanını da bombalıyor. Gazze, modern çağın gözleri önünde yok ediliyor. Hastaneler, okullar, camiler, evler, çocuk parkları hedef alınarak taş üstünde taş bırakılmıyor. Kadın, çocuk, yaşlı demeden sivil halk, acımasızca katlediliyor.

Bu yaşananlara bakıldığında, İsrail'in yürüttüğü saldırıların sıradan bir askeri operasyon olmadığı, aksine soykırım niteliği taşıyan planlı bir yok etme girişimi olduğu açıktır. Ne yazık ki, dünyanın süper güçleri, uluslararası kurumlar, insan hakları örgütleri ve özellikle İslam dünyasının hükümetleri bu vahşeti seyretmekle yetiniyor.

Bugün yaşananlar, sadece Gazze'nin değil, tüm insanlığın sınavıdır. Ve bu sınavda insanlık sınıfta kalıyor.

İsrail'in Kanlı Tarihi ve Gazze Gerçeği

İsrail'in Gazze'de uyguladığı vahşeti anlamak için önce işgalci zihniyetin tarihine bakmak gerekir. 1948'de kurulan İsrail devleti, kuruluşundan itibaren etnik temizlik ve zorla göç ettirme politikasıyla Filistin halkını kendi topraklarından sürmeyi hedeflemiştir. "Nakba" yani büyük felaket, Filistin halkının hafızasına kazınmış en büyük acıdır. O günden bugüne, İsrail'in politikası hiç değişmemiştir: Daha fazla toprak, daha fazla işgal, daha fazla zulüm.

Gazze, bu politikanın en ağır bedeli ödeyen bölgesidir. Yeryüzünün en yoğun nüfuslu ve aynı zamanda en çok ablukaya alınmış bölgesi olan Gazze, yıllardır İsrail'in kara, hava ve deniz kuşatması altında yaşam mücadelesi vermektedir. İnsanların gıda, ilaç, temiz su ve elektrikten mahrum bırakıldığı bu açık hava hapishanesi, adeta insanlık onuruna meydan okumaktadır.

Katil Netanyahu ve Terörist Ordu

Bugün Gazze'yi kan gölüne çeviren İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve onun kan emici ordusudur. Netanyahu, siyasi kariyerini adeta kan üzerine inşa etmiş bir liderdir. İç politikadaki zayıflıklarını örtbas etmek, yolsuzluk dosyalarını unutturmak ve koltuğunu korumak için Gazze'deki sivilleri hedef almaktan çekinmemektedir.

İsrail ordusu ise artık bir güvenlik gücü değil, terör örgütü gibi hareket etmektedir. Sivilleri bilinçli olarak hedef almak, uluslararası hukukun en ağır ihlallerinden biridir. Gazze'de çocukların cansız bedenleri enkaz altından çıkarılırken, Netanyahu'nun ordusu bunu "savunma hakkı" kisvesi altında meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Oysa ortada savunma değil, saldırı, işgal ve yok etme politikası vardır.

Uluslararası Hukukun Çöküşü

İsrail'in Gazze'de işlediği insanlık suçları, uluslararası hukukun kâğıt üzerinde kaldığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD ve diğer batılı güçler, İsrail karşısında susmayı tercih etmektedir.

Çifte standart öylesine derindir ki; Ukrayna'da sivillerin hedef alınması karşısında ayağa kalkan Batı dünyası, aynı hassasiyeti Gazze'de göstermemektedir. Çünkü söz konusu olan İsrail'dir. İsrail'in arkasında duran küresel güçler, tüm uluslararası kurumları felç etmiş, adaleti susturmuştur.

Bu tablo, sadece Gazze için değil, tüm insanlık için bir utanç vesikasıdır. İnsan hakları kavramının, evrensel hukuk ilkelerinin ve uluslararası kurumların gerçek işlevinin aslında güçlünün yanında yer almak olduğunu acı bir şekilde göstermektedir.

Sessiz Kalan İslam Dünyası

İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü katliamlar karşısında en büyük sessizlik ne yazık ki İslam dünyasından gelmektedir. Bugün milyarlarca Müslümanın yaşadığı coğrafyada, hiçbir devlet İsrail'e karşı gerçek bir yaptırım uygulamamaktadır. Siyasi liderler birkaç kınama mesajıyla yetinmekte, fakat fiili bir adım atmaktan özenle kaçınmaktadır.

Oysa Filistin meselesi sadece bir toprak meselesi değildir. Bu mesele, ümmetin onur meselesidir. Gazze'de öldürülen her çocuk, tüm Müslümanların yüreğine saplanmış bir hançerdir. Bu hançeri çıkaracak olan da yine Müslümanların birliği ve kararlılığıdır.

Bugün İslam dünyası, tarihin en büyük sınavıyla karşı karşıyadır: Ya Filistin davasına sahip çıkarak onurlu bir duruş sergileyecek ya da sessiz kalarak tarih önünde utançla anılacaktır.

Batı'nın Suskunluğu ve Çifte Standardı

Batı dünyası, insan hakları, özgürlük ve demokrasi kavramlarını sadece kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını bir kez daha göstermiştir. İsrail'in işlediği savaş suçları karşısında Batı'nın suskunluğu, aslında bu suçlara ortaklık anlamına gelmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri, her yıl milyarlarca dolarlık askeri yardımıyla İsrail'in saldırılarını finanse etmektedir. Avrupa ülkeleri ise ya sessiz kalmakta ya da İsrail'in "meşru savunma hakkı" masalıyla bu katliamlara meşruiyet kazandırmaktadır.

Bu çifte standart, Batı'nın gerçek yüzünü ortaya koymaktadır: Demokrasi ve insan hakları söylemleri, sadece çıkarlarıyla çelişmediği sürece geçerlidir. Gazze'deki çocukların kanı, Batı'nın gözünde değersizdir.

Gazze'de İnsanlık Suçu İşleniyor

İsrail'in Gazze'de yaptığı saldırılar, uluslararası hukukta açıkça insanlık suçu kapsamına girmektedir. Sivilleri hedef almak, sivil altyapıyı yok etmek, kuşatma altında açlık ve susuzluğa mahkûm etmek, toplu cezalandırma politikaları uygulamak… Bunların her biri savaş suçu ve insanlık suçudur.

Netanyahu ve İsrail ordusu, bu suçları işlemeye devam ederken, uluslararası toplumun sessizliği bu suçu daha da büyütmektedir. Çünkü sessizlik, suça ortak olmaktır.

Vicdan Sahibi Devletlere Çağrı

Bugün artık kınama mesajlarının ötesine geçilmelidir. Dünya üzerindeki tüm vicdan sahibi devletler, İsrail'e karşı gerçek yaptırımlar uygulamalı, diplomatik ilişkileri kesmeli, ekonomik ambargo koymalı ve uluslararası mahkemelerde İsrail liderlerini yargılatmalıdır.

Özellikle İslam dünyası, İsrail'e karşı birlik içinde hareket etmek zorundadır. Bu birliktelik sağlanmadığı sürece, İsrail zulmü devam edecek, Gazze'deki çocukların çığlıkları daha da yükselecektir.

Sonuç: İsrail Zulmü İnsanlığın Sınavıdır

Gazze'de yaşananlar, sadece bir savaş değil, insanlığın vicdan sınavıdır. Bugün susanlar, yarın kendi halklarının başına benzer felaketler geldiğinde konuşma hakkını kaybedecektir.

Katil Netanyahu ve terörist İsrail ordusu, Gazze'de işlediği suçların hesabını mutlaka verecektir. Tarih, bu zulmü asla unutmayacak ve bu zulme sessiz kalanları da aynı utançla anacaktır.

Dünya ya adaletin yanında duracak ya da zulmün ortağı olacak. Orta yol yoktur. Gazze'nin çığlığı, insanlığın çığlığıdır. Bu çığlığı duymayanlar, insanlıklarını kaybetmiş demektir.

Kalın sağlıcakla…

Yazarın Tüm Yazıları

title