Okan Geçgel

Gazetecilik Suç Değildir: Can Taşkın Olayı Üzerinden Basın Özgürlüğüne Bir Bakış

04.09.2025 15:11
Haber Detay Image

Türkiye'de gazetecilik mesleği, uzun yıllardır tartışmaların merkezinde yer alıyor. Kimi zaman iktidarların hoşuna gitmeyen gerçekleri ortaya koydukları için hedef alınan gazeteciler, kimi zaman da sistematik baskıların gölgesinde kalıyor. Son yaşanan olay, bu tabloya ne yazık ki yeni ve utanç verici bir örnek ekledi. TİGAD Nevşehir İl Temsilcisi ve CT Haber Genel Yayın Yönetmeni Can Taşkın, kaleme aldığı bir yazı sebebiyle pazartesi günü sabah saatlerinde evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı.

Taşkın'ın evinde arama yapıldı, kelepçelendi ve kamuoyunun gözü önünde adeta azılı bir suçlu gibi muamele gördü. Oysa ortada ne silahlı bir örgüt üyesi vardı, ne bir terörist, ne de toplum için tehdit oluşturan bir kişi… Karşımızda sadece kalemiyle topluma ışık tutan, halkın haber alma hakkı için mücadele eden bir gazeteci vardı.

Bu manzara, yalnızca bir kişiye yapılan haksızlık değil, aynı zamanda Türkiye'de basın özgürlüğü ve demokrasinin geldiği noktanın da acı bir fotoğrafıdır.

Gazeteciye Azılı Suçlu Muamelesi

Bir an için düşünelim… Sabahın erken saatlerinde kapınız çalınıyor. Karşınızda kolluk kuvvetleri… Ev aranıyor, kelepçeler takılıyor ve komşuların gözü önünde götürülüyorsunuz. Bu manzara kime yakışır? Şiddet suçlularına mı, organize suç örgütü liderlerine mi, yoksa halka doğruları anlatmak için yazı kaleme alan bir gazeteciye mi?

Burada bir orantısızlık olduğu çok açıktır. Gazeteciler, yazdıkları yazılar ya da yaptıkları haberler sebebiyle yargının konusu olabilirler. Evet, hukuk herkese işleyebilir. Ama bu hukuk, tehdit ve gözdağı üzerinden değil, davet ve ifade alma yoluyla işler. Eğer bir yazıdan dolayı soruşturma açılmışsa gazeteciye tebligat yapılır, davet edilir, ifadesi alınır. Bu kadar basit bir hukuki süreç varken sabah baskınlarıyla evlerin basılması, kelepçelenmeler ve kamuoyuna servis edilen fotoğraflar neyi amaçlamaktadır?

Bu sorunun cevabı açıktır: Amaç, gazetecileri susturmak, sindirmek ve korku atmosferi yaratmaktır.

Hukuk Devleti mi, Keyfiyet mi?

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa'da da açıkça yazılıdır: Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde usuller bellidir, kanunlar bellidir. Keyfi uygulamalara yer yoktur.

O halde sormak gerekir: Bir gazeteciye sırf yazdığı bir yazı sebebiyle bu muamele yapılması hangi hukuk devleti anlayışına sığar? Eğer ortada gerçekten hukuka aykırı bir durum varsa, bunun yolu gözdağı vermek değil, yargının kendi kuralları çerçevesinde süreci yürütmesidir.

"Basın özgürlüğü" kavramı, yalnızca gazetecilerin hakkı değil, toplumun hakkıdır. Çünkü basın, halkın gözü, kulağı ve dilidir. Basını susturmak demek, halkın haber alma hakkını elinden almak demektir.

Demokrasi Adına Utanç Verici Bir Tablo

Demokrasilerde basın özgürlüğü kırmızı çizgidir. Çünkü özgür basın yoksa özgür toplum da yoktur. Basının susturulduğu bir ülkede, halkın sandığa gidip oy kullanmasının da anlamı kalmaz. Çünkü sandığa giden halk, doğru bilgiye ulaşamıyorsa, tercihlerini sağlıklı yapamaz.

Can Taşkın'ın yaşadığı hadise, sadece onun şahsına yapılmış bir hukuksuzluk değildir. Bu olay, tüm gazetecilere verilmiş bir gözdağıdır. "Eğer hoşumuza gitmeyen şeyler yazarsanız, sabah eviniz basılır, kelepçelenirsiniz" mesajıdır. Bu mesaj, demokrasiyle bağdaşmadığı gibi, Türkiye'nin uluslararası itibarını da zedeler.

Düşünün, bir yabancı ülke basınında "Türkiye'de gazeteci yazısı yüzünden sabah baskınıyla gözaltına alındı" başlığı çıktığında, bu ülkenin itibarı ne hale gelir?

Gazetecilik Suç Değildir

Gazetecilik bir meslek değil, aynı zamanda bir kamu görevidir. Gazeteciler, toplum adına denetim yapan, sorular soran, eleştiren, yanlışları ortaya koyan kişilerdir. Onları susturmak, aslında halkın sesini susturmaktır.

"Gazetecilik suç değildir" sözü, bir slogandan ibaret değildir. Bu, demokrasilerin en temel gerçeğidir. Suç olan şey; yolsuzluk yapmak, rüşvet almak, halkı kandırmak, organize suç örgütleri kurmak, terör estirmektir. Ama bir gazeteci, elindeki kalemle bunları ifşa ettiği için suçlanamaz.

Bugün Can Taşkın'a yapılan bu muamele, yarın başka bir gazeteciye yapılabilir. Yarın başka bir gazeteciye yapıldığında, ertesi gün sıradan bir vatandaşa yapılabilir. Çünkü basın susturulduğunda toplum da susturulmuş olur.

Muz Cumhuriyeti Değil, Türkiye Cumhuriyeti

Türkiye Cumhuriyeti, kolay kurulmuş bir devlet değildir. Büyük bedeller ödenmiş, Kurtuluş Savaşı verilmiş ve demokrasi için ciddi mücadeleler yapılmıştır. Bu yüzden Türkiye, bir "muz cumhuriyeti" değildir. Hukukun, adaletin ve özgürlüğün ayakta tutulduğu bir devlettir.

Ama bugün yaşanan bu tür olaylar, maalesef Türkiye'yi bir muz cumhuriyeti görüntüsüne itiyor. Sabah baskınları, keyfi gözaltılar, kelepçeli fotoğraflar… Bunlar, demokrasiyle yönetilen bir ülkede olmaması gereken uygulamalardır.

Devletin gücü, vatandaşını korkutmak için değil, adaleti sağlamak için kullanılmalıdır.

TİGAD'ın Tavrı: Hukuksuzluğa Karşı Dimdik

Bizler, Türkiye İnternet Gazeteciliği Derneği (TİGAD) olarak, bu hukuksuzluğun karşısında dimdik duruyoruz. Bugün Can Taşkın'a yapılan, yarın herhangi bir gazeteciye yapılabilir. Bu nedenle bu sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin meselesi değildir. Bu, toplumun ortak meselesidir. Çünkü özgür basın, özgür toplum demektir.

Bizler, gazetecilerin susturulmasına, sindirilmesine, korkutulmasına asla izin vermeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki; susturulan her gazeteci, aslında susturulan toplumdur.

Son Söz: Karanlığa Teslim Olmayacağız

Bugün yaşanan olaylar elbette üzücüdür. Ama bu topraklarda basın özgürlüğü için mücadele eden nice gazeteciler oldu, nice baskılara rağmen kalemini bırakmayan kahramanlar çıktı.

Can Taşkın'ın yaşadığı haksızlık, aynı zamanda bu mücadeleyi daha da büyütecek, basın özgürlüğü için verilen çabayı daha da artıracaktır. Çünkü gerçekler er ya da geç gün yüzüne çıkar.

Gazeteciler susturulamaz. Karanlıklar ne kadar yoğun olursa olsun, bir gün mutlaka güneş doğar. Bizler de o güneşin doğması için kalemimizi bırakmadan yazmaya, gerçekleri dile getirmeye devam edeceğiz.

Çünkü gazetecilik suç değildir, gazeteciler yalnız değildir.

Kalın Sağlıcakla…

Yazarın Tüm Yazıları

title