Okan Geçgel

Asıl Beka Sorunu: Türk Lirasının Değersizleşmesi

27.08.2025 13:49
Haber Detay Image

Bugün Türkiye'de en büyük Türk Lirası banknotuyla sadece bir kilo limon alınabiliyor. Bu manzara tek başına bile ülkenin içine düştüğü ekonomik çöküşü anlatmaya yetiyor. Siyasi nutuklarda sıkça dile getirilen "beka sorunu" aslında tam da buradadır. Çünkü beka, hamasi sloganlarla korunmaz; milletin cebindeki paranın değeriyle ölçülür. Eğer vatandaşın elindeki para değerini kaybetmişse, işte orada asıl varlık mücadelesi başlamış demektir.

Türk Lirası artık neredeyse değersiz bir kâğıt parçasına dönüşmüş durumda. Bu sadece bir ekonomik veri değil, aynı zamanda bir toplumsal kırılmadır. Çünkü para, halkın devletine duyduğu güvenin de aynasıdır. Vatandaş, kazandığının karşılığını alamıyorsa, emeğinin boşa gittiğini görüyorsa, o ülkede hiçbir söylemle, hiçbir propaganda ile gerçekleri örtmek mümkün değildir.

Ben 1993 yılının Haziran ayından bu yana gazetecilik yapıyorum. Onlarca hükümet, sayısız seçim, çokça ekonomik kriz gördüm. Hayat pahalılığına, doğal afetlere, siyasi çalkantılara şahit oldum. Ancak Türk Lirası'nın böylesine ağır bir itibarsızlaşmasına ilk defa tanıklık ediyorum.

Bugün yaşadığımız sorun, yalnızca alım gücünün düşmesi değildir. Bu tablo, milletin yarına dair güvenini de yıkmaktadır. İnsanlar geleceğini planlayamıyor, çocuğunun eğitimini, evinin geçimini, hayat standardını düşünemiyor. Bu nedenle mesele sadece ekonomi değil; toplumsal huzur, güven ve umut meselesidir.

Tasarruf Yanlış Yerden Başlıyor

Bir yandan "tasarruf tedbirleri" ilan ediliyor; ancak basının üç kuruşluk dergi-gazete abonelikleri, birkaç bin liralık ilan bütçeleri kısılıyor. Oysa devletin gerçek yükü, basının nefes borusuna sarılacak kadar küçük rakamlarda değil, devasa israf kalemlerinde gizli.

Şatafatlı makam odaları, lüks makam araçları, gereksiz protokoller, abartılı törenler, şişirilmiş ihaleler… Devletin kaynaklarını tüketen, bütçeyi tarumar eden asıl yük buradadır. Tasarruf, basının üç kuruşluk hakkını gasp ederek değil, israfın kökünü kurutarak yapılır.

Ama bunun da altını çizmek gerekir: İsraf sadece tepedekilerin değil, devletin tüm kurumlarının ortak hastalığıdır. Tasarruf, yalnızca yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya her kademede yapılmalıdır. Belediyelerden bakanlıklara, üniversitelerden kamu kuruluşlarına kadar her yerde aynı titizlik gösterilmedikçe, israf düzeni sona ermez.

Bir devletin itibarı, har vurup harman savuran anlayışla değil, kaynaklarını adil ve verimli kullanmasıyla ölçülür. Eğer küçük kalemlerde tasarruf aranırken milyonların, milyarların yok oluşuna göz yumuluyorsa, bu bir ekonomik politika değil, bir samimiyet testidir. Ve maalesef bu test, her geçen gün daha fazla kaybedilmektedir.

Paranın İtibarı, Devletin İtibarıdır

Bugün 100 Euro veya 100 Dolar bozdurduğumuzda elimizde bir tomar Türk Lirası oluyor. Miktar 1000 Euro'ya, 1000 Dolar'a çıktığında ise neredeyse bir çanta dolusu Türk Lirası ile evimize dönüyoruz. Bu tablo, Türk parasının ne kadar itibarsızlaştığını en net şekilde gözler önüne seriyor.

Korkum odur ki birkaç yıl içinde en büyük banknotumuz olan 200 TL ile bir sakız alacak hale geleceğiz. İşte bunun için üzgünüm, bunun için kaygılıyım. Türk Lirası bu hale düşerse sadece ekonomi değil, toplumun geleceğe olan inancı da yok olur.

O yüzden Türkiye ekonomisi bir an önce rayına oturtulmalı, Türk Lirası'na yeniden itibar kazandırılmalıdır. Bunun için hangi adımlar atılması gerekiyorsa atılmalı, hangi önlemler alınması gerekiyorsa alınmalıdır. Çünkü ekonomiyi yönetme sorumluluğunu üstlenmiş olanların görevi, Türk parasını korumaktır. Eğer bu göreve talip olunmuşsa, gereği de yerine getirilmelidir.

Unutmayalım: Asıl beka sorunu hamasi nutuklarda değil, vatandaşın cebindedir. Türk Lirası'na itibar kazandırılmadıkça, hiçbir söylem, hiçbir şatafat, hiçbir tören bu gerçeği gizleyemez.

Yazarın Tüm Yazıları

title