Belleğimde iz bırakan ve unutamadığım o fotoğrafı bir kez daha anımsıyorum.
Mevsim yaz olmalı. Çünkü fotoğraftaki hâkimin ve gazetecinin gömlekleri kısa kollu.
Fotoğraf Ankara'da belediyenin bir otobüs durağında çekilmiş.
Hâkimin saçları ve bıyıkları ağarmış. Giysileri mütevazı. Kolunda marka olmayan bir saat var. Başı dik, bakışları dalgın ve düşünceli.
Hâkimin adı Turgut Okyay. 28 yıl Ağır Ceza ve Devlet Güvenlik Mahkemesi başkanlığı, 6 yılı Yargıtay üyeliği olmak üzere 42 yıl hâkimlik yapan, İmralı Adası'nda PKK elebaşı Öcalan'ı yargılayan, idam cezası veren kurulun başkanı da olan hâkim, otobüs durağında tahta bir bankta oturuyor.
2017 yılından önce Antalya'da Adalet Bakanlığı kampında tanışmış, zaman zaman yürüyüşler yapmış ve birçok konuda sohbet etmiştik.
Sözcü Gazetesi'ndeki 5/07/2017 günlü yazısında Saygı Öztürk, Yargıtay Onursal Üyesi Okyay'la karşılaşmasını şöyle anlatıyor:
"Belediye otobüsü beklerken, onu evinin yakınındaki otobüs durağında gördüm. 'Buyurun, birlikte gidelim' dedim. Otobüsünün gelmek üzere olduğunu söyledi. Ardından, 'Hiç otomobilim olmadı. Kooperatife girip edindiğim ve hâlen oturduğum ev dışında evim yok. Tek maaşım var. Onunla otomobil alacak bir gücüm de yok. Devletin korunmam amacıyla verdiği otomobille sadece ve sadece hastaneye giderim. Onun dışında asla kullanmam.'"
İşte bir zamanların hâkimleri böyleydi. Şimdi de çok sayıda aynı görüş ve düşünceye sahip hâkimlerimiz var. Ancak hukuk ve yargı dünyamız o kadar bulanık ki, anlamak olanaksız!
42 yıl hâkimlik yapan Okyay bir otomobil alamamış.
Fakat yazılanlara göre, 2007 yılında Analiz Hukuk Bürosu'nu kuran birkaç yıllık avukat Rezan Epözdemir, 35 milyon TL değerindeki Mercedes Maybach marka bir araca sahip. Başka aracı da var mı bilemiyorum.
Ayrıca Galatasaray'da Osimhen transferi öncesi 2,5 milyon avro bağışlamaya hazır olduğunu söylemiş. Epözdemir'in evinde yapılan aramada, biri 1 milyon 560 bin lira bono, diğeri 930 bin lira bedelli, borçlusu (C. Savcılığından uzaklaştırılan) Cengiz Çallı, alacaklısı Rezan Epözdemir olan 2 bono ve 200.000 $'a yakın para çıktığı kaydedildi.
Oğlunun sünnet düğünü Zorlu Center'daki Raffles Otel'de yapmıştı. Edindiğimiz bilgiye göre o otelde düğün yapmanın bedeli 250 bin avrodan başlıyor.
Bir başka konuda da Av. Mücahit Birinci'nin, iş insanı Murat Kapki'ye yalan ifade verip imzalamasını istediği ve üstüne 2 milyon dolar talep ettiği açıklandı.
2023 yılında Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar, kendi adliyesindeki kimi yargı mensuplarından yakınarak, adliyedeki çürümeyi isimlerle, olaylarla ve belgelerle anlatan suç duyurusu dilekçesini HSK'ya verdi. Bu girişim çürümenin korkunç boyutunu işaret ediyordu. Çünkü Uçar bu yargı mensupları için:
"...her türlü kirli işleri yapmayı kendilerinde hak görmeye başladı, kimi meslektaşlarımız girdikleri kirli işlerde FETÖ'cü hâkim ve savcılara rahmet okutur duruma geldiler... Azalan hâkim-savcı sayısının ihtiyaca binaen hızla artırma yoluna gidilince yargı mensuplarındaki nitelik ister istemez irtifa kaybetti. Halkta yargıya karşı güvensizlik oluşmaya başladı." demekteydi.
Bazı yargı mensuplarından yakınan Başsavcı İsmail Uçar, 2024 yılında Yargıtay üyeliğine seçildi.
Başsavcı Uçar'ın yakınmasının ardından HSK müfettişlerinin başlattığı soruşturmada, İstanbul Anadolu 21. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan Sidar Demiroğlu açığa alındı.
Demiroğlu hakkında "rüşvet", "suçluyu kayırma", "görevi kötüye kullanma" ile "rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kanununa muhalefet" suçlarını işlediği gerekçesiyle iddianame düzenlendi. Ancak iddianame Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından iade edildi. Yargıtay, "Rüşvet yok" dedi.
Trajik olaylar fırtınası dinmek bilmiyor. Adalet Bakanlığı, Adana Adliyesi'nde görevliyken tehdit ve şantaj olaylarına adı karıştığı belirtilen hâkim Gül A.'nın açığa alındığını ve başka bir dosya nedeniyle de ihraç edildiğini bildirdi. Adalet Bakanlığı'na göre hâkim Gül A., mesleğinin nüfuz ve itibarını kullanarak yaptığı bu işlemler nedeniyle açığa alınmış olup başka bir dosya nedeniyle de ihraç edilmişti.
Kadın hâkim, iddiaya göre, akaryakıt kaçakçısını tahliye etmek için 500 milyon lira rüşvet aldı. Birliktelik yaşadığı adamı ölümle tehdit ettirdi, adli emanetteki uyuşturucu maddeyi kullandı.
Sabah'tan Dilek Yaman Demir'in aktardığına göre ise, Antalya Adliyesi'ne giderek önce müstakbel kocasına, ardından sözde meslektaşlarına kendisini Çeşme hâkimi olarak tanıtan kadın, geçici olarak Antalya'da HSK müfettişi olarak görevlendirildiğini, ancak çocuğunun hastalığı nedeniyle göreve başlayamadığını söylüyordu.
Uzun süre göreve başlamadığı için maaş alamadığı yalanını sürdüren Zeliha Ö.'nün oyunu HSK'nın atama listesiyle son buldu. Savcı koca, HSK'yı arayarak eşinin adının atama listesinde yer almadığını, bir yanlışlık olup olmadığını sordu. HSK'dan kendisine herhangi bir yanlışlık olmadığını, Zeliha Ö.'nün artık kayıtlarda farklı bir soy isimle yer aldığını cevabıyla karşılaştı.
Sahte hâkim olan eşinin sicilini kullandığı gerçek hâkim Zeliha Ö. evlenmiş ve soyismi değişmişti. Savcının ihbarı sonrası sahte hâkim Ö., Antalya'da gözaltına alındı. Ö., 16 Temmuz'da sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliği'nce tutuklanarak cezaevine gönderildi. Savcı koca ise sahte kimlikli eşine bir de boşanma davası açtı. Ö. hakkında "resmi belgede sahtecilik" ve "kamu görevini usulsüz üstlenme" gibi suçlardan başlatılan soruşturma sürüyor.
Başa dönersek; bir yanda adaletin gerçekleşmesi için gece gündüz ülkenin her yerinde, zor koşullar altında çalışan, otobüs duraklarında bekleyen hukukçular…
Bir yanda ise birkaç yıl içinde her yolu şöhret olmak için kullanan, kısa zamanda inanılmaz varlığa sahip birkaç sözde hukukçu...
Görülüyor ki, yasal olmayan yollardan çabuk yükselen, şöhret olanlar, görevi kötüye kullananlar bir gün sabun köpüğü gibi sönerler.