Sahne ışıkları pat diye yanıyor, kalabalık bir anlığına nefesini tutuyor, sonra çocuk kahkahaları gökyüzüne fırlıyor… Ve işte, bir kaşık dondurmanın içinde acı ile tatlı el ele veriyor. Kahramanmaraş Ağustos Fuarı'nda hayat, 6 Şubat'ın yaralarına inat, tam gaz devam ediyor.
5-10 Ağustos arasında KAFUM'un kapısından içeri adım attığınızda, ilk hissiniz belli: "Burası bildiğimiz fuar değil." Çünkü burada sadece standlar, sahneler, yiyecekler yok; burada, yıkıntıların arasından yeniden ayağa kalkmış bir şehrin kalbi atıyor. İnsanlar kalabalıklar içinde kaybolmuyor; tam tersine birbirine karışıyor, birbirinin hikâyesini dinliyor, aynı direncin parçası oluyor.
Konserler de bu enerjinin ayrı bir parçasıydı. Bayhan, sahnede ışıldadı; ses net, atmosfer tam kıvamındaydı. Murat Kekilli, "Bu akşam burayı ben yakarım" dedi, haklıydı da. Sahnede alev gibiydi, hoparlörler bile "Bizi biraz dinlendir" der gibiydi. Merve Özbey, beklenen etkiyi yaratamadı; ses güçlü ama sahne hâkimiyeti eksikti. İsmail Altunsaray ise ustasının izinden giderek Neşet Ertaş ruhunu salona taşıdı; bir türküsünde hüzün, diğerinde umut vardı.
Ama asıl kahramanlar sahnede değildi. Temizlik işçileri, her akşam o dev alanı baştan aşağı topladı, yeniden nefes alır hâle getirdi. İnsanların yere attığı çöpler olmasa olmaz mıydı? Olurdu elbette. Ama onlarsız bu fuar bir gün bile düzenini koruyamazdı.
Fiyatlar mı? Evet, Anadolu ortalamasının üstünde. Ama buraya gelen kimse bunun hesabını yapmıyor. Çünkü bu fuar, sadece bir eğlence değil; "Biz hâlâ buradayız" demenin bir yolu. Çevre illerden, köylerden insanlar akın akın gelmiş. Ebrar Siteleri'nden sağ çıkan, yeni evine kavuşan bir hanımefendi bana çay ikram etti. Gözlerindeki hüzünle karışık umut, kelimelerden daha çok şey anlatıyordu. Azerbaycan'ın desteğiyle yapılan konutlar, geri dönen iş yerleri… Hepsi kentin yeni hikâyesinin satırları.
Ben de bu hikâyeye kendi damak notamı ekledim: Kentin iki marka yüzü Marbi biberini Akdo dondurmasıyla buluşturdum. Acı ve tatlı, tek kaşıkta… İlk lokmada "Bu nasıl olur?" dedim, ikinci lokmada cevabı aldım: "Çünkü burası Kahramanmaraş." Bir de firik tattım; toprağın, emeğin ve sabrın kokusu damağımda kaldı.
Her akşam; sahneler, çocuk kahkahaları, şişme oyun alanları, konserler, baharat kokuları, dondurma serinliği… Hepsi birleşince ortaya sadece bir fuar değil, direncin ve umudun kocaman bir manifestosu çıkıyor.
Ve ben bir kez daha gördüm: Kahramanmaraş, 6 Şubat'ın yaralarına rağmen dimdik ayakta. KAFUM'u mümkün kılan Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel'e, temizlik işçilerine ve emeği geçen herkese teşekkürler… Çünkü bu fuar sadece bir etkinlik değil; hayatın yeniden yazıldığı bir sahne.