Yazar Sürmelioğlu, İstanbul'un geçmişi ve bugününü kurgusal evrende buluşturuyor

"Yer Kızıl" ve "Üsküdarlı Falanca ve Feşmekanları" kitaplarına imza atan yazar Ali Sürmelioğlu, İstanbul sokaklarının geçmişi ve bugününü, edebiyatın kurgusal evreninde buluşturuyor.
"Yer Kızıl" ve "Üsküdarlı Falanca ve Feşmekanları" kitaplarına imza atan yazar Ali Sürmelioğlu, İstanbul sokaklarının geçmişi ve bugününü, edebiyatın kurgusal evreninde buluşturuyor.
Yazarlık serüvenine ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Sürmelioğlu, çocukken okumayı geç söktüğünü, bu açığını kapatmak için de yoğun bir okuma merakı geliştirdiğini söyledi.
Sürmelioğlu, yazarlığının zeminini ise radyo tiyatrolarından çizgi romanlara, tasavvufi eserlerden gazavatnamelere kadar farklı türlerin oluşturduğunu ifade etti.
Lisede sayısal bölümde okurken edebiyat öğretmeninin yönlendirmesiyle yazma yeteneğini fark ettiğini aktaran Sürmelioğlu, şunları kaydetti:
"2004'te ben Marmara Eczacılığı kazandım. Haydarpaşa Kampüsünde okudum. Haydarpaşa İstanbul Boğazı'nın girişini, Sultanahmet ve Ayasofya bölgesini gören bir cepheye sahip. Dolayısıyla dersi dinlemek istemediğinizde bile amfiden çıkmak istemezsiniz. Çünkü muhteşem bir manzara var. O manzarayı izlemeyi tercih edersiniz. Bununla beraber ben İstanbul'u gezmeye başladım. O yıllar 2004-2008 arası bugünkü gibi sosyal medya, akıllı telefon imkanlarına sahip değiliz. Dolayısıyla da bir alanla alakalı bir şey okuduğunuzda haritadan o alanı bulup, yerinde gidip keşfetmeniz gerekiyor. Üsküdar'da ikamet ettiğim için İstanbul'un farklı bölgelerinde bir gezi serüveni başladı. Yazma o yıllara denk geliyor."
"14 farklı bölümün her birisinde haritalama var"
"Yer Kızıl" kitabının ardından dergilere yazmayı sürdüren Sürmelioğlu, Üsküdar ve İstanbul'la ilgili birikimini deneme ya da araştırma yerine, gerçek olaylardan beslenen bir macera kurgusu içinde aktarmak istediğini ve bu amaçla "Üsküdarlı Falanca ve Feşmekanları"nda "zamansızlık algoritması" ile "rüya evreni" kavramlarını kullandığını dile getirdi.
Sürmelioğlu, "Üsküdarlı Falanca ve Feşmekanları" kitabındaki bir karakterin her rüyada veya aynı rüya içinde zaman atlamalarıyla farklı karakterlere büründüğünü vurguladı.
Kitabın mozaik bir roman olduğunu dile getiren yazar, "Mozaik olmasının da avantajıyla 14 farklı bölümün her birisinde haritalama var. Aslında okur, biraz sonra Üsküdarlı falanca karakterinin yaşayacağı maceraların hangi düzlemler içinde geçtiğini fiziken gezebilme imkanına sahip. Ama bu güzergah üzerinde bazı mekanlar bugün yok, bazı zamanların üzerinden çok zaman geçmiş. Bunları da aslında zaman atlamalarıyla sadece bir okuru o evrene davet ederek sağlamaya çalışıyoruz." diye konuştu.
Ali Sürmelioğlu, eczacılık mesleğinin yazma sürecine katkıda bulunduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
"Sürekli yeni bir şey bulayım, okuyayım diye bir derdim var. Mesleğimle ilintisini şöyle kurabilirim, ben mesleklerin insanların hayatına, iştigal ettikleri alanlara veya meşgaleleri olan sanat gibi formlara doğrudan yansıdığını düşünüyorum. Eczacılık cüzlerin, parçaların, kimyevi cüzlerin birleştirilmesiyle bir şifa üretilme süreci. Dolayısıyla da benim açımdan baktığımız zaman parçaları birleştirerek bir algoritma kurmak mesleğimin fıtratı. Bunu da aslında bu tarz araştırmalar için kullanıyoruz. Çünkü bazen doğrudan tarihi meseleyi başka bir meseleyle bağlayabilirsiniz. Ama bunu sosyoloji, psikoloji, folklor, tarih ve edebiyatla birleştirebilmek ve disiplinler arasılık kurmak gerekiyor."
Hem eski hem de yeni bir dil kullanarak geniş bir yelpazeye hitap eden kitabın bir yılda ikinci baskıyı yaptığına işaret eden yazar, yer yer bilinmeyen kelimelerle karşılaşılsa da bunların dipnotlarda veya metin içinde açıklandığını ve okuru sözlüğe yönlendirerek zenginlik kattığını aktardı.
"İsabet etmeyen oklar da isabet edenlerden pay sahibidir"
Sürmelioğlu, yazı sürecinin bilinmeyen insanlara, geleceğe dair mektup yazmak gibi olduğunu dile getirerek, "Dolayısıyla neyi neye tekabül edileni tam kestiremeyebiliyorsunuz. Ama bir söz var ya, isabet etmeyen oklar da isabet edenlerden pay sahibidir. Dolayısıyla da eğer isabet ettiyse arada isabet etmeyenler de olmuştur. Böyle bir yansımasının olacağını hesap ederek veya böyle bir yansıması olsun diye yazmıyorsunuz. Ama sizin içinizden taşan şey öyle bir şey üretebiliyor." dedi.
Aktif olarak üzerinde çalıştığı, farklı bir zamanda geçen ve tarihi yeni bir roman projesi bulunduğunu sözlerine ekleyen Sürmelioğlu, şunları kaydetti:
"İstanbul'a dair yazmaya devam ediyoruz. Çünkü farklı dergilere bugüne kadar hem İstanbul'da yazılmış kitaplar hem İstanbul ile alakalı detaylar anlamında metinler çalışmıştık. Reşat Ekrem Koçu 29 yıl aralıksız şekilde İstanbul Ansiklopedisini kaleme aldı. 29 yılda sadece J harfine kadar gelebildi. 20 bin madde çalışmış. O günün algoritmasında olan bazı unsurlar bugün yok ama hatırası var. Bugün yeni ortaya çıkmış olan şeyler yeni yerleşim alanları var. Dolayısıyla hem kişilerden hem mekanlardan hem olaylardan besleneceğimiz ve dil olarak da biraz daha Üsküdarlı Falanca ve Feşmekanları dipnotları tadında İstanbul'un ansiklopedi çalışmasına başlayacağız."
Sürmelioğlu, kitabın zamansızlık konseptini açıklamak için okuyucuyu hayali bir Üsküdar turuna çıkararak, Üsküdar Marmaray durağından Uncular Sokağı'na (Üsküdar yeni gastronomi sokağı) girilip, kahve içilerek yolculuğa başlanabileceğini ifade etti.
Ardından Damat İbrahim Paşa tarafından inşa ettirilen bir hamamın ziyaret edilebileceğine işaret eden genç yazar, sözlerini şöyle tamamladı:
"(Okuyucu) Yokuş yukarı Doğancılar'a doğru çıkmaya başladığı zaman bu sefer karşısına Üsküdar Mevlevihanesi çıkar. Üsküdar Mevlevihanesi aslında 1800'lerin sonları, 1900'lerin başlarına kadar faaliyeti yoğun olarak devam etmiş, İstanbul'daki dört büyük mevlevihaneden bir tanesi. Orası görebilir. Şu an orası bir vakıf. Oradan çıkıp devam ettiğinde küçük bir İmrahor Camimiz, önünde bir sadaka taşı var. İmrahor Camisi'nden çıkıp sağa doğru döndüğü zaman, az aşağıda, bu sefer karşımıza bizim Ayazma Camisi çıkar. Ayazma Camisi'nin hemen yanındaki sokak, Ressam Hoca Ali Rıza sokağı. Asker ressamlar kuşağındaki muhteşem büyük ressamlarımızdan bir tanesi. Ayazma Camisi'ne girmek istediğinizde hemen arka tarafta iki tane kapı var. Bir taraftan giriyorsunuz, bir taraftan çıkıyorsunuz. Ben oradan her geçtiğimde aslında Aşık Veysel'i anıyorum. İki kapılı bir han gibi. Çok kısa bir aralık ve orada bir mezarlık var. Mezarlıkta bir tane meşhur, herkesin İstanbul'da kalan son yeniçeri mezar taşı zannettiği bir mezar taşı var. Oysa bu çuhadar mezar taşı. Bunu orada görebilirler. Ayazma Camisi'nden çıktıktan sonra oradan aşağıya indiğiniz zaman Kız Kulesi. Çok kısacık bir rotanın içinde, biz aslında farklı zaman diliminden, yani 2025'den 1700'lere gidiyoruz."