Mahmut Tanal: Milletvekiline Böyle Yapan Bir İktidar ve Polis, Vatandaşa Kim Bilir Neler Yapar
CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, gözünden yaralandığı olaya ilişkin, "Benim gözümün kör olmasını engelleyen bu gözlüktür. Bu gözlük olmamış olsaydı göz kaybım kesindi. Halkın başına gelecekse bizim başımıza gelsin. Milletvekiline böyle yapan bir iktidar ve polis, vatandaşa kim bilir neler yapar. Şu anda net bir şey söyleyemiyorum. Tedavim devam ediyor, hastaneden izin alarak geldim" dedi.
(İSTANBUL) - CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, gözünden yaralandığı olaya ilişkin, "Benim gözümün kör olmasını engelleyen bu gözlüktür. Bu gözlük olmamış olsaydı göz kaybım kesindi. Halkın başına gelecekse bizim başımıza gelsin. Milletvekiline böyle yapan bir iktidar ve polis, vatandaşa kim bilir neler yapar. Şu anda net bir şey söyleyemiyorum. Tedavim devam ediyor, hastaneden izin alarak geldim" dedi.
CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, eski CHP İstanbul İl Başkanlığında yaşanan polis müdahalesi sonucu gözünden yaralanmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Tanal, eski CHP İstanbul İl Başkanlığı binası önünde açıklamalarda bulundu. Hastaneden izin alarak geldiğini ve tedavisinin devam ettiğini söyleyen Tanal, "Türk demokrasisine geçmiş olsun. Türk hukukuna geçmiş olsun. İktidar artık eridikçe, zorbalığa ve şiddete başvuruyor. Zorbalılığa ve şiddete hangi gün başvurdu? Partimizin kuruluşunun 102. yıldönümünde şurada gördüğünüz olay yerinde oldu" ifadelerini kullandı.
Gözünden yaralanmasına sebep olan olayı anlatan Tanal, "Biz ne diyoruz? Türk polisi kanunun bekçisidir diyoruz. Kanunun bekçisi ise, kanunun insanları 'ben devletim, ben öldürürüm, iktidar bana yetkiyi verdi, her şeyi yaparım.' Yapamaz, kanun ve hukuk içerisinde hareket etmek zorunda" diye konuştu. Tanal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben 1961 doğumluyum. Bu ülkede 12 Eylül'ü yaşadım. Askeri darbede partimiz böyle kuşatılmadı. 27 Mayıs'ta partimiz böyle kuşatılmadı. Biz şu an 12 Eylül faşizminin gerisine gitmiş durumdayız. Şu anda gördüğünüz bu bina genel başkanımızın İstanbul çalışma ofisi. Şu an her kat polis yatakhanesi olmuş. Burası polis okulu olmuş. Buradaki bürolarda, ofisimizin masaları, koltuklarının olduğu yerde amirler oturuyor. Diğer polisler de oradaki merdivenlerde, diğer odalarda oturuyor. Bu partimizin binası işgal edilmiş durumda. Kayyum atandı mı atandı. Kayyum gelip icra müdürü ile birlikte defterlerini aldı mı aldı. Artık burada polisin görevi bitmiştir. Polisin görevi, icra memuru gelip kararı infaz ettikten sonra buraya barikatlarla, polis yatakhanesi, polis sosyal tesisi olarak, burayı abluka altına alarak yatamaz, kalkamaz, içemez.
"Gözümüzü biber gazıyla doldursalar da binadan, demokrasiden, Atatürk Cumhuriyeti'nden bizi vazgeçiremeyecekler"
Görevlerini yapmak istiyorlarsa, ben Şanlıurfa milletvekiliyim, Trakya dışına diğer tüm illerimizde şap hastalığı var. Şap hastalığı İran'dan, Suriye'den geliyor. Gitsinler sınır kapılarını böyle bu beyefendiler korusunlar. Sınır kapıları teröristlerden kevgir gibi. Sınır kapılarımız kaçakçılıktan kevgir gibi. Gelip Cumhuriyet Halk Partisi'ni kapatmak için işgal etmek için bu barikat kuruyorlarsa, bizim pes edeceğimizi düşünüyorlarsa, gözümüzü biber gazıyla doldursalar da binadan, demokrasiden, Atatürk Cumhuriyeti'nden bizi vazgeçiremeyecekler.
Ben sabah erkenden geldim, hepsini suçüstü yakaladık. Kimisi yatıyor, kimisi sigarasını içiyor… Emniyet müdürleri çıktı karşımıza. Dedim ki, 'karar göster', 'Karar benim' diyor. Onun için şunu söylüyoruz: Bu masum evlatları, halk çocuklarını karşımıza çıkaracaklarına İçişleri Bakanı, onların başındaki emniyet müdürleri, onların başındaki valiler karşımıza çıksınlar. Kanunsuz emirleri yerine getiriyor bu çocuklar. Kanunsuz emir, Anayasa'nın 137'inci maddesi uyarınca suçtur. Yürürlüğe getiren mesuliyetten kurtulamaz. Artık polisin burayı mesken tutması, karakol kurması, tesis kurması, yatakhane olarak kullanması suçtur.
Tanal'dan Yerlikaya'ya: "Polisinizi, uykusu varsa otel odalarına gönderin"
İçişleri Bakanı'na sesleniyorum: Polisinizi, uykusu varsa otel odalarına gönderin. Polisinizin tuvalet ihtiyacı varsa onu medeni, uygar bir şekilde biz temin ederiz. Dün suyu burada ben verdim. Suyunu veren biz, yükünü taşıyan biz ama benim gözümü çıkarmak isteyen de siyasi iktidarın polisi. Burada tüm vatandaşımıza şunu söylüyoruz: Biz ülkemize adalet getireceğiz. Vatandaşımız kesinlikle umutsuzluğa kapılmasın. Biz bu ülkeye adalet getireceğiz, bu ülkeye hukuk devletini getireceğiz. Bu ülkeye özgürlükleri getireceğiz. Biz bu ülkeye asla ve asla polis devletinin geçişine izin vermeyeceğiz.
"İl binamızın kuşatma altına alınması polis devletinin bir mesajıdır"
Atatürk Cumhuriyeti olmamış olsaydı Çoban Mustafa'nın oğlu Mahmut Tanal burada ne avukat olurdu ne milletvekili olurdu. Bu bizim namus borcumuzdur. Onun için cumhuriyetimizin, partimizin kuruluşunun 102. gününde polis barikatlarıyla, buradaki il binamızın kuşatma altına alınması polis devletinin bir mesajıdır. Biz polis devletine asla ve asla izin vermeyeceğiz."
Sağlık durumu sorulan Tanal, "Benim gözümün kör olmasını engelleyen bu gözlüktür. Bu gözlük olmamış olsaydı göz kaybım kesindi. Halkın başına gelecekse bizim başımıza gelsin. Milletvekiline böyle yapan bir iktidar ve polis, vatandaşa kim bilir neler yapar. Şu anda net bir şey söyleyemiyorum. Tedavim devam ediyor, hastaneden izin alarak geldim" yanıtını verdi. Tanal, şöyle devam etti:
"Ama şunu söyleyeyim: Polis gittiği bir evde arama yapınca izinli arama yapar. Buraya izin belgeleri yok. Oraya girince mahkeme kararı olur. Bizim binamız girişle ilgili ellerinde bir mahkeme kararı yok. Siz Türkiye'nin birinci partisine böyle yapıyorsanız vatandaşın temel hak ve özgürlükleri güvencede değil, askıdadır. Bu saldırı Cumhuriyet Halk Partisi'ne değil. Bu saldırı Türkiye demokrasisine yöneliktir. Bu saldırı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukuk devletine saldırıdır. Bu saldırı tüm vatandaşlarımızadır.
Heyette beş kişi kayyum atandı, ikisi istifa etti. Beş kişi tam oluşmadan bu karar infaz edilemez. Heyet beş kişi oy birliğiyle karar alacak. Üç kişiyle burayı polisin gücüyle, valinin gücüyle, AKP'yi de arkasına alarak bu karar kimin işine yarıyor? AKP'nin işine yarıyor. 'Partiyi böleriz, parçalarız. Partiyi itibarsızlaştırırız'. Burada beş kişilik heyetin ikisi istifa ettiği için üç kişiyle bu kayyum kararı icra edilemez. Anayasa suçu işleniyor. Bu kadar açık ve net.
Devletin güzide kurumu emniyeti itibarsızlaştırdılar. Emniyeti. Ülkenin yargısını itibarsızlaştırdılar. Ülkenin demokrasisini berbat ettiler, yok ettiler. Dünya kamuoyuna hukukumuzu, ülkemizi itibarsızlaştırdılar. Bunun faturasını kim ödeyecek? CHP iktidarında bu hukuksuz kararları verenlerin hepsine tazminat davası açıp onların şahsi malından tahsil edeceğiz. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak."